10 Eylül 2014 Çarşamba

AHLÂKÇILIK

Bir toplumda insanların birbirlerini incitmeden, birbirlerine zarar vermeden, sağlıklarını koruyarak. 
tabiat güçlerinin tesirlerinden en iyi yararlanacak şekilde hareketlerini tanzim etmelerini sağlamaya 
yarayan kurallarının toplamı ahlâkı meydana getirir. Ahlâk, kişinin davranışlarını ayarlayan, 
sınırlayan ve bu davranışların hem kendisi için yararlı olmasını, kendisine mutluluk sağlayacak 
şekilde düzenlenmesini hem de çevresini rahatsız etmeden, zarara sokmadan çevresiyle uyuşmasını 
sağlamak üzere konulmuş olan kaidelerdir; münasebet prensipleridir, yaşama prensipleridir. Ahlâk 
insanların inancından ve dünya görüşünden doğmakta, kaynağını almaktadır.
Bunun için, gerek toplumun gerekse toplumu meydana getiren kişilerin ayrı ayrı inançları, yaşama 
görüşleri, yaşama felsefeleri ahlâkın kaynağını, temelini teşkil etmektedir. Bu bakımdan kişilerin 
ve toplumun dünya görüşü, yaşama felsefesi ve taşıdıkları inanç çok önemlidir.
Biz, Türk toplumunun dünya görüşünün, yaşama felsefesinin kendi dinî inançlarından, İslâmiyet’ten 
ve millî tarihten kökünü aldığını görmekteyiz. Bunlara ilâve olarak, milletimizin geçirdiği tecrübeler 
ve yurdumuzun içinde bulunduğu şartlar da toplumumuzun düşünce ve inançlarında tesirli
faktörlerdir. İşte bu kaynak ve faktörlerin tesiri altında, Türk milletinin mutluluğunu sağlayacak, 
Türk millî ahlâkına önem vermek zorunluluğuyla karşı karşıyayız. Ahlâksız kişi, ahlâksız toplum 
mutlu olamaz. Böyle bir toplum kalkınamaz, böyle bir toplum yüksek düşünceler, kutsal inançları 
uğruna fedakârlık ve feragat gösteremez. İnsanlık tarihine şeref veren büyük eserler, insanların 
uzun sabır yıllarıyla güçlüklere göğüs gererek, katlanarak, feragatle çalışmalarıyla meydana 
getirdikleri yüce hizmetler, inancın insanlığa kazandırdığı, , köklü imanın ve yüce bir ülküye, ideale 
bağlanmanın kazandırdığı varlıklar. olmuştur. Bunun için biz de Millî doktrin Dokuz Işık’ın önemli 
bir ilkesi olarak ahlâkçılığı almış bulunmaktayız. Ahlâkçılıkla kastettiğimiz şey, her şeyden önce 
kişilerin ve toplumun millî ahlâk kurallarına bağlı olarak yetiştirilmesi ve millî ahlâk kurallarına 
bağlı olarak yaşaması ilkesidir.
Bu sağlanmadıkça toplumumuzun kalkınması ve toplum içinde haksızlıkların önlenmesi, ıstırapların 
önlenmesi, kişilerin ve toplumun mutluluğunun sağlanması mümkün olamaz. Ahlâkçılık derken her 
şeyden önce milletimizin dini olan İslâmiyet esaslarını ve İslâm inançlarını bunun başlıca kaynağı 
olarak almaktayız Bunun yanı sıra kendi millî geleneklerimizi, millî tarihimizi ve milletimizin 
geçirmiş olduğu çeşitli tecrübelerin bize kazandırdığı kuralları göz önünde bulundurmaktayız.
Ahlakçılığımızın içinde İslâmiyet esasları. İslâm inançları başlıca yer almakla beraber bununla 
yoğrulmuş olan ve tarihimizden gelen Türk töresi de yer almaktadır. Gerek dinimizin, bize emrettiği 
ahlâk gerek millî törelerimizin bize emrettiği ahlâk kurallarından başta geleni millet varlığının, kişi 
ve toplum kurallarından başta geleni, millet ve toplum varlığının üstünde yer aldığıdır. Toplumun 
milletin, vatanın, devletin menfaatleri daima kişilerin menfaatlerinden önde gelir ve önde tutulması 
gerekir. Bunun yanı sıra yine kaynaklarımızın bize göstermiş olduğu kuralların başlıcalarından 
birisi de her ne olursa olsun dürüst hareket etmek, sabırlı hareket etmek ve büyüklere karşı saygılı, 
itaatli olmak, küçüklere karşı şefkatli olmak ve sevgi göstermek ilkesidir. Bunun yanı sıra disiplinli 
yaşamak, disiplinli bir toplum olarak hareket etmek de töremizin dayandığı başlıca ilkelerdendir. 
Disiplin dediğimiz zaman neyi kastetmekteyiz?
Disiplin dediğimiz zaman ahlâk kurallarına bağlı olmak, kanunla saygılı ve itaatli olmak, büyüklere 
saygılı olmak, küçüklere karşı daima adaletli, şefkatli olmak ve büyük küçük karşılıklı olarak 
herkesin birbirlerinin hakkına, hukukuna riayetkâr olmasını kastetmekteyiz. Bunların yanı sıra yine 
törelerimizin bize tavsiye etmiş olduğu bir diğer ilke de yüksek vazife duygusuna sahip olmak, 
yüksek görev duygusu taşımak ve görevi namus saymaktır. Görev, kişinin kendisi için, yurdu için, 
milleti için yapmakla yükümlü olduğu iş demektir. Bunda ciddî olması ve görevini aksatmadan 
yapması törelerimizin gereğidir.
Ahlâkçılığımız dinî, millî, manevî değerlerimize dayanmakla beraber tabiat kurallarına aykırı 
olmamak şartını da içinde bulundurmaktadır. Tabiat kurallarıyla bağdaşacak şekilde ahlâk kurallarının 
tanzimi ve yürütülmesi, onun işlerliği için gerekli bulunmaktadır. Ahlâk her şeyin esasıdır. Ahlâkı 
olmayan bir toplumun hiçbir işi başarılı olamaz ve o toplumda hiçbir şey iyi bir durumda bulunamaz. 
Fakat ahlâkçılığın dayandığı birtakım temeller vardır. Bizim ahlakçılığımızın dayanacağı temeller 
şunlardır : Türk ahlâkı, Türk geleneklerine, Türk ruhuna, Türk milletinin inançlarına uygun olacaktır. 
Türk ahlâkı, hiçbir zaman insan ruhuna aykırı olmayacak, inançlarımızla da bağdaşan bir takım 
temellere dayanmış bir ahlâk olacaktır. Ahlâkçılıkta gözeteceğimiz, araştıracağımız şeylerden biri 
de, Türk ahlâkının, Türk milletinin yükselmesi, yaşaması ve korunmasını sağlamaya yarayacak 
esasları içinde toplanması olacaktır.
Yani Türk milletinin yaşamasına zararlı olacak kaideler, Türk ahlâkçılığının içinde yer alamaz. 
Demek ki, ahlâkçılık ilkesine esas olarak kabul ettiğimiz şeyler Türk milletinin ruhuna uygun 
olmak Türk milletinin geleneklerine âdetlerini ve inançlarına uygun olmak, tabiat kanunlarına 
uygun olmak ve Türk milletine yararlı olmak esaslarına dayanacaktır

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder