Millî doktrin Dokuz Işık’ın önemli esaslarından birisi de köycülüktür. Türk milletinin bugün hâlâ
% 65’i köylerde yaşamaktadır. Onun için nüfusumuzun % 65’ini teşkil eden köylünün dertlerini
süratle çözecek çareler bulmak ve köylümüzün elinden tutarak kalkındırmak, Türk milletinin
kalkınması için başta gelen bir konudur. Bugün Türkiye’mizde 45 bin civarında köy ve mezralar,
ufak ufak, çeşitli yerleşme yerleriyle beraber 70 bini aşan yerleşme yeri bulunmaktadır. Bunların
hepsinin ilgiye ihtiyacı vardır, ihtimama ihtiyacı vardır, bakıma ihtiyacı vardır. Nüfusumuzun %
65’i köylü olduğuna, köylerde yaşadığına göre, bu, aşağı yukarı 26 milyon insan demektir. Yâni 42
milyonu aşan nüfusa sahip olan Türkiye’nin 26,5 milyon insanı köylerde, mezralarda yaşamaktadır
demektir (Burada verilen rakamlar güncelleştirilmemiş olup eserin Alparslan Türkeş tarafından
kaleme alındığı 1969 yılı itibariyledir).
Bu insanlar bugün % 90 denecek kadar doktorsuz, bakımsız, ışıksız ve birçok ihtiyaçları
halledilmemiş durumdadırlar. Bunların süratle ellerinden tutularak kalkındırılması,
teşkilâtlandırılması milletimizin yükselmesi için en başta düşünülecek bir konudur. Böyle olduğu
hâlde yıllardan beri yurdumuzda ihmal edilmiş olan bu köylü kütlesidir. Köylü vatandaşlarımız
çok ihmale uğramışlardır. Nüfusun % 65’ini teşkil ettiklerine göre köylülerin öncelikle ele
alınması. teşkilâtlandırılması, her çeşit donatımla donatılması, her çeşit yardıma mazhar edilerek
bu kütlenin bir an önce kalkındırılması gerekmektedir. Bu kütleyi kalkındırdığımız nispette diğer
kesimlerdeki insan topluluklarımızın kalkınması âdeta kendiliğinden gerçekleşecektir denebilir.
Köylülerimizin kalkındırılması için bunların öncelikle teşkilâtlandırılması gerekmektedir. Türkiye
nüfusunun medeni ve mesleki iş bölümünden meydana gelen topluluğu altı bölüm hâlinde mütalâa
ettiğimizi belirtmiştik. Bu altı bölümün en kalabalık ve en önemli kısmını köylü kesimi teşkil
etmektedir. Köylünün teşkilâtlandırılması, hızlı kalkınması için şarttır. Bu teşkilâtlandırma
nasıl olacaktır? Bu, köylerimizi tarım kentleri hâlinde gruplaştırarak teşkilâtlandırmak suretiyle
yapılmalıdır. Tarım kentleri teşkilâtı şöyle kurulmalıdır: Köylerimiz birçok yerlerde birbirine yakın
olarak bulunmaktadır. Bunları inceleyerek durumlarına uygun biçimde bu köyleri guruplaştırmak
gerekmektedir.
Birbirlerine yakın bulunan on köyü veya daha ziyade on iki, on dört, on beş köyü veyahut durumlarına
göre sekiz köyü, yedi köyü, dokuz köyü bir grup hâlinde teşkilâtlandırmak ve bunların durumu
müsait olanı, daha ziyade merkezî yerde bulunan bir köyü, cazibe merkezi olarak ele almak ve
burada bütün köyün ilkokul, ortaokul ihtiyacını karşılayacak eğitim merkezlerini açmak, ayrıca
köylünün modern tarım esaslarına göre tarım yapmasını sağlayacak şekilde onları teşkilâtlandırmak
ve onlara bilgi vermek üzere bu merkezde tarım uzmanları bulundurmak, yine bu merkezde modern
tarım aletleri parkı kurmak, gübre depoları, ilâç depoları ve mücadele teşkilâtı, mücadele üniteleri
meydana getirmek ve bu grubu içinde bulunan köylerin ihtiyacını bu merkezden temin etmek
gerekmektedir. Ayrıca bu merkezde bir sağlık teşkilâtı bulundurmak, bu sağlık teşkilâtında doktor,
sağlık memuru, ebe, hasta bakıcı gibi sağlık ekibi kurmak, bulundurmak ve bunlara, altlarına cip
vs. gibi araçlar da vermek suretiyle köylümüzü teşkil eden insanlarımızı da sağlık bakımından
yararlandırmak gerekmektedir.
Kırk beş bin köyün her birisine doktor vermeye kalkışsak en azından kırk bin beş bin doktor
ihtiyacı ile karşılaşırız. Kırk beş bin doktorun devlet bütçesine yükleyeceği masraflar ve birçok
güçlükle karşılaşırız. Fakat köylerimizi; şematik olarak izah etmek için, onar köylük gruplar
hâlinde teşkilâtlandıracak olursak kırk beş bin köy dört bin beş yüz grup hâline gelir.
Dört bin beş yüz gruba doktor vermek, sağlıkçı vermek, ebe vermek, hasta bakıcı vermek ve
bunların altlarına taşıt aracı vermek, gerekli donatımı ve gereçleri sağlamak kolaylaşmış olur ve
bunların devlet bütçesine yükleyeceği masraflar da kısa zamanda karşılanabilir, göze alınabilir
bir miktarda olur. Bunun için köylümüzün kalkındırılmasını sağlayacak yol, köylerimizi tarım
kentleri grupları hâlinde, tarım kentleri birlikleri hâlinde teşkilatlandırmaktır. Merkez seçilen
köylerde kurulacak olan bu kolaylıklar, o gruba dahil olan diğer köylerin de zaman içinde bu
merkez köylere taşınmalarını, merkez köyde toparlanmalarını sağlar. Bunun için köylülerimizi
zorlamaya gerek yoktur. Köylülerimiz kendileri için kolaylık, çocukları için okuma imkânı
sağlayan merkezlere kendiliklerinden akmaktadırlar. Bugün büyük şehirlerin çevresinde bulunan
gecekondular bunu göstermektedir. Köylülerimizin şehirlere akmalarından gecekondu mahalleleri
meydana gelmektedir. Köylülerimiz niçin şehirlere akmaktadırlar?
Çocuklarını okutacak okullara kavuşmak için, hastalarının bakımını sağlayacak sağlık imkânlarına
kavuşmak için, kendilerine daha iyi geçim sağlayacak iş bulmak için ! O hâlde bu imkânları onların
ayağına götürecek ve onların köylerinin dibinde bu imkânları ona sağlayacak merkezler meydana
getirdiğimiz takdirde, bu cazibe merkezlerine o gruba dahil olan köylerin zaman içinde akması
ve böylece bu merkezlerde tarım kentleri diyebileceğimiz kentlerin meydana gelmesi mümkün
olacaktır.
Bu kentlerde, o gruba dahil olan köyleri içine alan kooperatifler kurulacak ve yine bu kentlerde köylü
yardımlaşma kurumları meydana gelecek ki, bu, Köy-Ak diyebileceğimiz teşkilâttır. Bu sayede
köylünün de memleketin kalkınmasında, yatırımlara katılmasını kanalize edecek bir teşkilâtlanma.
meydana. gelecektir. Tarım kentlerinin bulunduğu grubun ihtiyaçlarına ve özelliklerine göre o
bölgede veyahut birkaç: tarım kentinin katılacağı onların bölgesi içinde, onlarla ilgili, tarımla ilgili
endüstri, küçük endüstri, küçük imalâthaneler de meydana gelecektir. Böylece hem köylümüz
teşkilâtlanacaktır hem de Köy-Ak vasıtasıyla büyük yatırımlara katılma imkânı doğacaktır; aynı
zamanda köylülerimiz, insanlarımız köy ekonomisinden, site ekonomisinden, bölge ekonomisinden,
ülke ekonomisinden cihan ekonomisine süratle geçme imkânını elde edeceklerdir. Türkiye’nin karşı
karşıya bulunduğu büyük problemlerden birisi de cihan ekonomisine geçebilmesidir. Köycülükte
köylümüzü kalkındırmak için öngördüğümüz önemli meselelerden birisi köylerimizi tarım kentleri
hâlinde gruplaştırmak ve teşkilâtlandırmaktır. Diğer bir görüşümüz de köylümüzün kalkınması için
tarımı teşkilâtlandırmaktır, tarımı modernleştirmektir. Bugün ülkemiz erozyon problemiyle karşı
karşıya bulunmaktadır. Erozyon problemi topraklarımızın aşınmasıdır. Topraklarımızın rüzgârlar
ve seller dolayısıyla tarlalarımızın, mer’alarımızın üst kısmını teşkil eden, en verimli kısmının
zayi olması, seller yoluyla. denizlere akıp gitmesidir. Aşınan topraklar zaman içinde verimliliğini
kaybetmekte ve çölleşmeye gitmektedir.
Bunun için Türkiye’nin erozyonu önleme, erozyonu giderme ve memleketi ağaçlandırma gibi
büyük meseleleri bulunmaktadır. Bunun yanı sıra akarsularımızı değerlendirme meselemiz vardır.
Bugün bol olan sularımız akıp gitmekte, henüz bunlardan tam olarak yararlanamamaktayız.
Sularımızın bize sağladığı imkânların ancak yüzde beş buçuğundan bugün yararlanabilmekteyiz.
Yüzde doksan dört buçuk sularımız akıp gidip boşa zayi olmaktadır. Bunları süratle değerlendirmek
Türkiye’nin kalkınmasını hızlandıracaktır. İşte bütün bu ihtiyaçları düzenlemek üzere yurdumuzda
tarım reformu ve toprak reformu yapmak gerekmektedir. Tarım reformu, tarımı modernleştirmek,
ilmî esaslara göre teşkilâtlandırmak ve ilmî esaslara göre gübre kullanarak, mücadele ilâçları
kullanarak, modern tohumlama yaparak, tohum ıslâhı yaparak verimi arttırmak, birim başına
randımanı yükseltmek meselelerini kapsamaktadır. Tarım reformu aynı zamanda sulama imkânlarını
geliştirmek ve millî bir tarım envanteri yaparak, stratejik bir tarım plânlamasına gidilmek suretiyle,
tarım planlamasına göre tarımımızı en ekonomik bir yöne çevirmektir. Bunun içerisine bölge
bölge topraklarımızın en randımanlı olarak kullanılmasını sağlayacak araştırmalar yapmak ve
o toprağa uyan en e!verişli tarımı uygulamak girer. Bunun yanı sıra toprak reformunu da ele
almak gerekmektedir. Toprak reformu çok geniş toprakları rantabl bir ölçü içinde tanzim etmeyi
ön görmekle beraber gayri iktisadî bir işletmeciliğe sebep olan aşırı derecede ufalmış, küçülmüş
toprakların da rasyonel bir işletmeciliğe göre tanzimini öngörmeyi gerektirmektedir.
Bugün Türkiye’nin problemi büyük toprakların, büyük mülk sahiplerinin var oluşundan ziyade,
toprakların gayri iktisadî işletmeciliğe yol açacak şekilde parçalanmış, bölünmüş olmasıdır.
Yıllardan beri yurdumuzda toprak reformu sözleri söylenmiştir. Bunu daha ziyade komünistler
istismar etmeye çalışmışlardır. Bir ağalık edebiyatı ileri sürerek, toprakların toprak ağalarının
elinde bulunduğunu ileri sürerek, topraksız köylünün ezildiğini söyleyerek devamlı toprak reformu
istismarını yapmışlardır. Oysa tarafsız, gerçekçi ve ilmî bir gözle baktığımız zaman meselenin
bambaşka olduğu görülmektedir. Bugün çiftçilikle geçinen nüfusumuz 28,5 milyon civarındadır.
Bugünkü sınırlar içinde bulunan Türkiye Cumhuriyeti’nin toprak genişliği 782 bin kilometrekaredir.
Bu 782 bin kilometrekarenin içinde Van Gölü, Tuz gölü, diğer göller, ormanlar ve tarıma elverişli
olmayan bölgeler de dahildir. Fakat biz meseleyi iyice açıklayabilmek için, bir an bütün Türkiye
topraklarının tarıma elverişli olduğunu kabul edelim. 28,5 milyon köylüye bu Türkiye topraklarını
eşit olarak bölmeye çalışalım. 782 bin kilometrekare demek 782 milyon dönüm demektir. Bu 782
milyon dönümü 28,5 milyon insana taksim ettiğimiz zaman aşağı yukarı insan başına 3 dönüm
civarında toprak düşmektedir.
Bütün Türkiye tarıma elverişli olsa, göller, her taraf ekilebilir olsa ve elde bulunan tapuları
hükümsüz kıldık desek ve yeniden Türkiye topraklarını bugünkü çiftçi nüfusumuza eşit olarak
dağıtacağız desek ve taksim etsek köylü başına çok cüz’i bir miktar düşmektedir.
782 milyon dönüm toprağı böylece toptan ve teorik olarak bölmeye kalksak köylü nüfus başına 3
dönüm civarında toprak düşmektedir. Bunu aile başına bölmeye kalksak, aşağı yukarı ortalama 6
milyon köylü ailesi bulunduğunu kabul etsek, o takdirde de yine düşecek olan miktar 13-14 dönüm
olacaktır. Kaldı ki Türkiye’nin bugün tarıma elverişli olarak işlenen topraklan 300 milyon dönüm
civarındadır. Ki bu da bir kısmı meralar aleyhine, hayvancılık aleyhine sürülerek açılmış, tarla
yapılmış toprakların da katılmasından meydana gelmektedir. Gerçekte ilmî olarak Türkiye’nin 250
veya. 260 milyon dönümlük kısmının tarım için kullanılması, geri kalan mer’aların da hayvancılığa
tahsisi gerekmektedir. O takdirde tarıma elverişli toprakların çiftçilere taksimine kalksak, köylü
başına düşecek miktar büsbütün az olacağı gibi köylü ailesi başına düşecek miktar da çok az
olur. Bütün bunlar şunu göstermektedir: Türkiye’de ekonomik yönden tarım sektöründe bulunan
nüfus çok sayıdadır. Bugün Fransa’da nüfusun %15’i tarım sektöründedir, bugün İngiltere’de
nüfusun %7’si tarım sektöründedir, bugün Amerika’da nüfusun % 4,5’u tarım sektöründedir. Ama
Amerika’nın nüfusunun % 4,5’u çiftçilik yapmakla beraber bu % 4,5, bütün Amerika’yı doyurduğu
gibi bütün dünyayada yetiştirdiği ürünleri satmakta, dağıtmaktadır.
O hâlde Türkiye’nin bugün tarım sektöründe yaşayan 26,5 milyon insanına, çiftçisine Türkiye’nin
bugünkü sınırları içinde yetecek miktarda toprak vermek, toprak sağlamak mümkün değildir.
Türkiye’yi süratle sanayileştirmek, Türkiye’yi süratle modern endüstri sahibi yapmak ve tarım
sektöründe bulunan nüfusu endüstriye ve genel hizmetler sektörüne aktarmak suretiyle % 65 olan
çiftçi oranını plânlı bir şekilde % 50’ye -% 40’a, % 30’a, % 20’ye doğru düşürmek, bununla
beraber tarımı da modernleştirerek ve teşkilâtlandırarak, her çiftçi ailesine rantabl işletmecilik
yapacak miktarda. toprak tahsis ederek tarımı düzene sokmak gerekmektedir. Yoksa bu tedbirleri
almaksızın herkese toprak dağıtacağız iddiaları ile ortaya çıkmak, Türkiye’yi büsbütün perişan
hâle düşürmek olur, Türkiye’yi iyice karıştırmak olur ve memleket ekonomisini baltalamak olur.
Bugün iImî araştırmalara göre bir çiftçi ailesinin normal şekilde rantabl olarak işleyebileceği toprak
miktarı 300 dönüm civarındadır. Toprak miktarı ne kadar küçülürse, o miktarda işletmecilik gayri
iktisadî bir hâl alır. Buna göre tarım ve toprak reformunu plânlamak, düzenlemek gerekmektedir.
Bir taraftan nüfusu ekonomik yönden endüstri sektörüne ve genel hizmetler sektörüne aktarmak
diğer taraftan da toprakların miras yoluyla devamlı parçalanmasına, ufalanmasına sebep olmayı
önleyecek tedbirler düşünmek gerekmektedir. Bunlar yapılmadıkça Türkiye’nin tarımını düzene
sokmak ve Türkiye’yi ekonomik yönden kalkındırmak mümkün olmaz. Bunun için köycülük
ülkemizin dayandığı iki temel görüş bunlardır. Yani birisi tarım kentleri görüşüdür; tarım kentleri
esasına göre köy grupları meydana getirmek, köyleri köy grupları hâlinde teşkilâtlandırarak
ihtiyaçlarını karşılamak.
Diğeri de tarımı hızla modernleştirmek ve rantabl bir işletmeciliğe kavuşturmak, teşkilatlandırmak
için tarım ve toprak reformuna başvurmak, tarım ve toprak reformunu birlikte yapmak. Bunların
ikisi birbirinden ayrılamaz. Bunların ikisini beraber düşünmek, gerekmektedir. Bir soru sorulabilir.
Denilebilir ki bugün Türkiye’de 60 bin dönüm, 80 bin dönüm toprak sahibi olan kimseler vardır, bu
büyük topraklara dokunulmayacak mı? Bu büyük toprakların da reforma tâbi tutulması gerekmez
mi? Elbette gerekir. Elbette bunlar da ekonomik işletmeciliğe uygun bir şekilde reforma tâbi
tutulacaktır. Fakat bunların miktarı Türkiye’de %1’i aşmamaktadır. Genel duruma oran yapıldığı
zaman bu geniş toprak sahiplerinin sayısı, oranı %1’i aşmamaktadır.
Bunun yanında Türk tarımının en önemli konusu topraklarımızın küçük çiftçi elinde 30 dönüm, 20
dönüm, 50 dönüm, 70 dönüm, 100 dönüm gibi, gayri iktisadî işletmeciliğe sebep olan, bölünmüş
durumda bulunmasıdır. Bu ufak birimleri ya kooperatifler hâlinde teşkilâtlandırarak iktisadî bir
işletmecilik düzenine kavuşturmak gerekmektedir. Veyahut miras meselesini yeni kanunlarla
düzenleyerek, miras yoluyla bölünmeleri önlemek ve diğer taraftan da köy yardımlaşma kurumuyla
bütün köylüyü içine alan bir teşkilâtlanmaya giderek, aynı zamanda köylünün kalkınmasına hizmet
edecek şekilde geniş yatırımlara girişmek gerekmektedir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder