Türk medeniyeti bir bütündür. Türk milletinin tarih sahnesine çıkışı ile başlar, zaman içinde
güçlenerek gelişir. Tamamen kendi kültür malzemesini işleyerek geldiğinden orijinal bir
medeniyettir.
Milât’tan önce 2500 yahut 1700 yıllarında Asya bozkırlarında «küçük bedenli, kısa başlı, geniş
alınlı» atlarla dolaşan «savaşçı bir kavim» ile Türk Altay Kültürü arasında bağ arayan pek çok ilim
adamı vardır. Atı terbiye eden, demiri yoğuran, göçebe olmakla beraber, kendine mahsus yurdu,
aile ve cemiyet yapısı, teşkilatı, hakanı, töresi bulunan ve «tek Tanrı» ya inanan Türk milleti çok
eski ve köklü bir medeniyetin sahibidir. O tarihlerden başlayarak İslâm dinine büyük bir aşkla
katılana kadar Türk, yüzyıllar boyunca «Tanrı istediği için» cihana hükmetmek için savaşmıştır...
Türk medeniyetinde iki muteber insan tipi vardır. Biri «bilge insan», diğeri «alp»lardır
İslâmiyet, millî kültür değerlerini inkâr ve tahrip etmeden yücelen «âlemşümul bir din» olduğundan,
«millî medeniyetlerin» güçlenmesine büyük imkân sağlar. İslâmiyet milletleri zayıflatmaz, yok
etmez; aksine güçlü kılar. Nitekim İslâmiyet’i kabul eden milletler, bu dine sarıldıkları müddetçe,
güçlü ve parlak medeniyetler geliştirmeye muvaffak olmuşlardır. İslâm ile kaynaştıktan sonra Türkler,
Araplar, Farslar, Hintliler, Berberîler... tarihî hayran bırakan medeniyetler meydana getirmişlerdir.
Üstelik bu medeniyetler, milli ve orijinal karakterleri içinde gelişmiş bulunmaktadırlar. Böylece
farklı milletlerin, farklı kültür malzemesine, kendi ruh ve şuuru içinde orijinal birer kompozisyon
imkânı sağlayan İslâmiyet, bir-çok milletin «millî medeniyetine» üst sistem olmuştur.
Biz, «İslâm medeniyeti» terimini, İslâm dinini kabul eden çeşitli ve çok sayıda milletin «millî
medeniyetlerine» yön, ruh ve şuur kazandıran «ortak üst sistem» mânâsında kullanıyoruz. İslâmiyet
bir «üst-sistem» olarak medeniyetlerin terkibini değiştirirken, o milli medeniyete kendi damgasını
da vurur. Böylece gelişen medeniyetlerden biri de “Türk-İslâm Medeniyeti”dir.
Tarih bize gösteriyor ki, milletlerin kültür malzemesine biçim ve ruh veren bir «üst-sistem» daima
var olagelmiştir. Bu, ya bir din veya onun yerine geçmeye çalışan bir doktrindir. Yeryüzünde «lâik»
bir medeniyete rastlayamazsınız. Her medeniyet, bir dine dayanarak ayakta durur.
Bütün tarih boyunca «tevhide bağlı» kalan Türk milleti, bin yıldan beri «tevhidin en muhteşemini
savunan» İslâm güneşinin altında gelişmektedir. Türk milleti, bu aydınlığı ebediyen kaybetmemek
azmi ve imanı içindedir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder