Bugün dünya atom, nükleer ve uzay çağına girmiş bulunmaktadır. İnsanlığın hayatında endüstri.
makine ve önemli yeri almış bulunmaktadır. Türk milletinin 300 yıla varan bir dönem içinde uğramış
olduğu yenilgiler ve karşılaşmış olduğu felâketler, acılar, gelişen makine gücünün endüstri gücünün
karşısında Türk miIletinin kol gücüyle, hayvan gücüyle yalın bir durumda kalmış olmasıdır. Bugün
bir toplumun güçlü alması her şeyden önce modern sanayi kuruluşu olmasına, teknikte ve endüstride
en yüksek seviyeye çıkmış bulunmasına bağlıdır. Yıllarca memleketimizde birtakım tartışmalar
olmuştur. Türkiye bir ziraat memleketi mi olmalıdır, ziraatını mı geliştirmelidir, sanayileşmeye
fazla yönelmemeli midir, yönelmeli midir? gibi tartışmalar ortaya atılmıştır.
Modern bir toplum olmak, güçlü bir devlet, millet hâline gelmek için Türkiye’nin en kısa zamanda
dünyanın en ileri endüstri ülkesi hâline gelmesi gerekmektedir.
Bu tarımın ihmal edileceği, tarımın terk edileceği anlamına gelmez. Türk milleti endüstri sahibi bir
toplum olmakla beraber tarımını da modernleştirerek, tarıma da aynı derecede önem verecek ve
modern bir tarım kuracaktır. Esasen modern bir tarım kurmak da endüstrisiz mümkün değildir. Bunun
için; Türkiye tarıma yönelmelidir, bir tarım ülkesidir. Tarım üzerinde çalışmalarını yoğunlaştırması
daha doğru olur. Endüstri yönünden de tarımla ilgili hafif endüstri kurmakla yetinmelidir, görüşü
doğru bir görüş değildir. Türkiye ağır endüstriye dayanan ve her çeşit fabrikaları, modern aletleri,
makineleri yapabilecek kapasitede bir endüstri sahibi olmak zorundadır. Bunun için millî doktrin
Dokuz Işık’ın içerisine ilimcilik ilkesi bulunmakla beraber ayrıca bir endüstricilik, teknikçilik
ilkesi de konulmuştur. Yaşadığımız çağ teknik çağıdır. Bugün insanlar artık uzaya gitmektedirler,
Ay’ı ziyaret etmektedirler. Yarın diğer yıldızlara da gitmeleri şüphesiz mümkün olacaktır. İleri
milletlerin bu derecede teknik alanda, endüstri alanında atılım yaptıkları bir çağda Türkiye’nin
endüstri ve tekniği ihmâl etmesi düşünülemez. Türkiye’nin 300 yıllık geçirdiğimiz son dönem
içerisinde bir türlü kalkınamamış olmasının önemli bir sebebi, ağır endüstriye ve teknikçiliğe
gerekli önemi vermemiş olmamız, bir an önce bunu Türkiye’de kurmak, geliştirmek için kuvvet
yoğunlaştırması, gayret yoğunlaştırması yapmamış olmamızdır.
Türkiye ile. ileri milletler, ileri devletler arasındaki geri kalmışlık mesafesi 300 yıldır küçülmemiştir,
aksine büyümüştür. Bundan 100 sene önceki Türkiye ile 100 sene önceki ileri Avrupa ülkesi
ngiltere, AImanya veya Fransa arasındaki geri kalmışlık mesafesi geçirdiğimiz 100 yıl içinde
kapanmak şöyle dursun aksine olarak daha büyümüştür. Bugün ileri milletler artık füzelerle uzaya
çıkabilme imkânını elde etmişlerdir. Türkiye ise hâlâ elektrik çağına girmek için uğraşmaktadır.
İşte bütün bunları dikkate alarak Türk milletinin bir an önce refaha kavuşması, mutlu olması ve
her tehlikeye karşı kendi gücüyle ayakta durabilecek bir hâle gelebilmesi için Türkiye’yi büyük
bir seferberlik yaparak en kısa zamanda en ileri bir endüstriye sahip kılmak ve teknikte en ileri bir
toplum haline getirmek başlıca amacımızı teşkil etmektedir.
Bugün dünya atom ve füze çağından içeriye girmiştir. Artık buhar çağı geride kalmıştır. Elektrik
çağı da arkada kalmak üzeredir. İnsanlık yeni bir çağa giriyor. Bu çağ atom ve füze çağıdır. Bu ne ile
mümkün olabilir? Teknikle mümkün olur ve bir de milletlerin endüstri sahibi, ağır endüstri sahibi
olmalarıyla mümkün olur. Endüstri de yine neye dayanır? Tekniğe dayanır. O hâlde teknik sahada
en ileriye gitmek, yükselmek ve büyük endüstri sahibi olmak, kalkınmamız için, kurtuluşumuz için
temel ilkelerimizden bir diğeridir.
Ana ilkelerimizi bu şekilde özetlediğimi zannediyorum. Türk Milletine yararlı olabilmek için bu
ilkelerin uygulanmasında Ulu Tanrı’dan bize güç ve imkân vermesini dilerim.
Ancak bunu yaparken geçmişimize karşı hakaret ve onunla olan bağlantıyı kesmeyi asla
düşünmüyoruz. Çünkü millet devamlı olarak bir akıştır. Onun hayatının herhangi bir yerden kesip ,
evvelkini silip çıkarmağa imkân yoktur. Onun için gelişmecilikte devamlılığı esas kabul ediyoruz.
Yani yapacağımız bütün faaliyetlerde, bütün ilerleme ve kalkınma hamlelerinde yapacağımız bütün
işlerin millî ruhumuza ve millî geleneklerinize uygun olması esasını kabul ediyoruz. Gelişmecilik
ilkesiyle kast ettiğimiz görüşün özeti budur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder