Türkeş’in Ankara’ya döndüğü sıralarda siyasî iktidarda II. İnönü Koalisyon hükümeti bulunuyordu.
Kurulan bu koalisyon hükûmeti çok çabuk yıpranmıştı. İnönü dahi partisi içinden eleştirilmeye
başlanmıştı. Hükümet iktidarda olduğu süre içinde ciddî sayılabilecek hiçbir faaliyette
bulunmadı.
Sürgünden dönüşü ile birlikte ilgi odağı hâline gelen Türkeş, AP ileri gelenlerinden Saadettin Bilgiç
ile görüşüyordu. Türkeş bu sıralarda AP mensupları tarafından partiye davet edilmişti. AP’lilerin
yanı sıra CKMP’liler de kendisini partilerine davet etmişlerdi.
Alparslan Türkeş daha sonraki günlerde arkadaşlarıyla “Huzur ve Yükseliş Derneği”ni kurarak
partileşme çalışmalarını buradan yürütmeye başladı. Derneğin kurucuları arasında Mustafa
Kemal Erkovan, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Zühtü Pehlivanlı ve Alaattin Çetin gibi milletvekilleri
vardı. Dernek siyasî partilerden önemli ölçüde destek sağlamıştı. AP’lilerin yanı sıra YTP’li ve
CKMP’liler derneğe geliyor, Türkeş ve arkadaşlarını aralarına davet ediyorlardı. Bu dönemde
14’lerin desteğini önemli ölçüde sağlamış olan Türkeş ise Huzur ve Yükseliş Derneğini parti hâline
getirmeye çalışıyordu.
Partileşme faaliyetlerinin hız kazandığı bu yıllarda Alparslan Türkeş’in kader birliği yaptığı
arkadaşları 18 Mayıs 1963 günü AP’lilerle bir anlaşmaya vardı. Bu anlaşmada Türkeş’in AP’ye
genel başkan olarak seçilmesi plânlanmıştı. Ancak 21 Mayıs Hareketi bu plânın gerçekleşmesini
engellemiştir. Buna karşılık 1964 yılına gelindiğinde Ragıp Gümüşpala’nın ölümü ile boşalan
AP’deki genel başkanlık yarışına katılmayan Türkeş bu yarışta Saadettin Bilgiç’i destekledi. Ancak
bu seçimi Süleyman Demirel kazandı.
21 Mayıs sonrasında dört ay tutuklu kalan Türkeş beraat ettikten sonra siyasî faaliyetlerine hız
verdi. Arkadaşlarıyla yaptığı görüşmeler sonrasında CKMP’ YE daha sıcak bakılmaya başlanmış,
AP ve YTP’ deki milliyetçilerin de orada toplanabilecekleri düşünülmüştü.
Bu arada CKMP Genel Başkanı olan Osman Bölükbaşı bu görevinden ayrılmıştı. CKMP’nin
yöneticilerinden ve bu tarihlerde Devlet Bakanı olan Mehmet Altınsoy, Ahmet Oğuz ve parti Genel
Başkan Vekili İrfan Baran, Alparslan Türkeş’i partilerine davet ederek genel başkanlık teklif ettiler.
Türkeş 27 Mayıs Hareketi’nden itibaren bir siyasî parti hüviyeti altında ülkeye hizmet etmeyi
düşünmekteydi. Sürgünde bulunduğu süre içinde bu fikrini olgunlaştırmış, Türkiye’ye dönüşünden
itibaren ise en uygun zemini kollamıştı. Türkeş ve arkadaşlarının CHP’ye girmeleri mümkün değildi.
AP ile zaman zaman temasları olmasına rağmen 21 Mayıs Hareketi sonrasında tutuklanması bu
parti ile olan münasebetinin kesilmesine sebep oldu. CKMP’den gelen ısrarlı davetler Türkeş ve
arkadaşlarının bu partiye katılma kararını kolaylaştırdı. Yeni bir parti kurmaktansa, güç kaybetmeye
başlamış olan CKMP’nin kuvvetlendirilmesi düşünülerek bu parti tercih edildi.
Böylece Alparslan Türkeş, 14’lerden 9 arkadaşı ile birlikte, 22–23 Şubat 1964 tarihinde yapılan
CKMP kongresinde bu partiye resmen katılmış oldu. Türkeş ile CKMP’ YE katılan dokuz kişi
şunlardır; Muzaffer Özdağ, Rıfat Baykal, Fazıl Akkoyonlu, Numan Esin, Mustafa Kaplan, Şefik
Soyuyüce, Münir Köseoğlu, Dündar Taşer ve Ahmet Er.
Alparslan Türkeş ve dokuz arkadaşının CKMP’ YE girmesinden sonra Orhan Kabibay, Orhan
Erkanlı ve İrfan Solmazer CHP’ye, Muzaffer Karan da Türkiye İşçi Partisi’ne(TİP) girdiler. Böylece
14’lerin aktif siyasete başlamasıyla parçalanmaları birlikte gelişmiş oldu. Ancak 14 kişiden 10
‘unun siyasî tercihlerini aynı yönde ortaya koymaları Türkeş’in 14’ler üzerindeki tesirinin devam
ettiğini göstermektedir.
Alparslan Türkeş, bir siyasî parti mensubu olarak 31 Mart 1965 tarihinde yaptığı konuşmasında
özetle ve altını çizerek şu gerçekleri dile getirir; “...Türk milleti için, değişmez kader yapmada şeref
payı gerçekten büyük olan CKMP’lileri, dürüst, samimî, vatansever ve inandıkları prensiplerden
vazgeçmez oluşları ile duygu ve düşüncelerimizin uyarlılığı bizleri kendilerine çekmiştir.
Açıkça belirtmek gerekir ki; bugünün politik, sosyal, ekonomik ve kültürel bakımdan memleketin
içinde bulunduğu durum çok düşündürücüdür. Gerçeklere cesaretle parmak basacak, dertlerini
cesaretle ortaya koyacak kötü tedbirlerle çağdaş uygarlık düzeyine giden yolu aşmaya çalışacak
yerde, kin ve garezlerin duyulması, şahıs ve zümre çıkarlarının sağlanması uğruna yapılan kısır
politika kavgaları vatandaşların huzurunu kaçırmış bulunmaktadır.
Ayrıca, aşırı akımların yıkıcılığı gittikçe endişeleri arttırmaktadır.
Türkiye’nin bütünlüğüne karşı yönetilen zehirleri, ayırıcı faaliyetlerle ciddî ve müspet, ilmin icap
ettirdiği şekilde savaşılmalıdır.
Parti farkı gözetilmeksizin bütün vatandaşların hizmetinde bulunmak Türk milletini kutsal bir
bütün görerek, onu yüceltmeyi, mutluluğa kavuşturmayı başlıca ülkü saymak gerekir. Bunları
gerçekleştirmek için Atatürk milliyetçiliğinin gerçek temsilcileri el ele vererek çalışmalıdır”.
Alparslan Türkeş’in siyasete girmesi güç kaybetmekte olan CKMP’YE ve siyasî hayata canlılık
getirmiştir. Bu gelişme karşısında AP’de telâş başlamış, CKMP’deki liderlik meselesinde AP’liler
Türkeş’e karşı Ahmet Tahtakılıç’ı aday çıkararak Türkeş’in önünü kesmeye çalışmışlardır. CHP ise
partiye kabul ettikleri 14’lerin üç üyesini Türkeş grubuna karşı kullanmak istemiştir. Bu sıralarda
Millet Partisi’nin Genel Başkanı olan Osman Bölükbaşı’nın şu sözleriyle dile getirdiği yaklaşım
ise oldukça ilgi çekicidir:
“Yahu orası ordu karargâhına döndü. Çizme gıcırtısından, kılıç şakırtısından oraya girilemiyor”.
Alparslan Türkeş, CKMP’YE katıldıktan sonra parti genel müfettişliği görevine getirildi. Parti
teşkilâtlarıyla doğrudan temasa geçerek hızlı bir çalışma temposu içerisine girdi.
Bu durum CKMP içinde bir iç mücadelenin doğmasına yol açtı. CKMP’nin 1965 Haziran sonunda
“Olağan Kongre” kararını alması ise Genel Başkan Ahmet Oğuz’un istifası ile sonuçlandı. Genel
Başkan Ahmet Oğuz’un istifasını CKMP’DE Alparslan Türkeş ile başlayan yapısal değişikliğe ve
canlılığa bir tepki olarak değerlendirmek mümkündür.
CKMP Olağanüstü Kongresi 30 Temmuz 1965 tarihinde başladı. Türkeş’in karşısına Ahmet
Tahtakılıç aday olarak çıkarılmıştı. Tahtakılıç’ın kongrede hemen hemen iki gün süren uzun
konuşmasına karşılık Türkeş’in yapmış olduğu konuşma yarım saat sürmüştü. Konuşmasında
gayet samimî bir ifade ile duygu ve düşüncelerini dile getirerek şunları söyledi;
“Ben bir makam, mevki için aranıza gelmiş değilim. Bana hangi görev verirseniz, seve seve onu
kabul eder, yaparım. Bir nefer olarak, bir er olarak aranızda çalışmaya geldim”
Bu konuşmanın arkasından yapılan seçimlerde Alparslan Türkeş büyük bir oy farkıyla 1 Ağustos
1965 tarihinde CKMP Genel Başkanlığına seçildi. Oylamada Ahmet Tahtakılıç 516 oy, Alparslan
Türkeş ise 698 oy almışlardı.
1 Ağustos 1965 tarihi Alparslan Türkeş ve CKMP için yeni bir dönemin başlangıcı olur. Alparslan
Türkeş’in CKMP Genel Başkanı olarak kendisinin liderliğine karşı tavır koyan CKMP’li bakanlara
karşı hükümet nezdinde gösterdiği tepki siyasî hayatındaki davranış biçimini ortaya koyması
bakımından oldukça önemlidir.
CKMP’li Bakanlardan Hasan Dinçer, Seyfi Öztürk ve Millet Meclisi Başkan Vekili Nurettin Ok,
Ahmet Oğuz, Veli Başaran, Mehmet Kesen ve Senatör Rasim Hancıoğlu, 4 Ağustos 1965 tarihinde
CKMP Genel İdare Kuruluna müşterek bir mektup göndererek; “Türkeş’in liderliği altında partinin
totaliter ve maceracı bir hüviyet aldığı” iddiasıyla istifa ettiklerini bildirmişlerdir.
Genel Başkan Alparslan Türkeş, 5 Ağustos 1965 günü, Başbakan Suat Hayri Ürgüplü’yü
Başbakanlıktaki makamında ziyaretle; mütecaviz bir tavırla partiden istifa edip de, hâlen
partisini temsilen bakanlık görevini sürdürmekte olan Hasan Dinçer ve Seyfi Öztürk’ün, “öğleye
kadar hükümetten istifa etmelerinin temini için” Başbakan’a mehil verir. Türkeş, aksi taktirde
koalisyona dahil siyasî parti liderlerinin de toplantıya çağrılmasını ister. Öte yandan adı geçen iki
bakanın bakanlıktan istifa etmemekte direnmeleri, Başbakan S. Hayri Ürgüplü’yü zor durumda
bırakmıştır.
CKMP lideri Alparslan Türkeş’in, sert ve kararlı ve ültimatom niteliği taşıyan uyarısı üzerine,
mevcut koalisyonda yer alan siyasî partilerin liderleri 6 Ağustos 1965 günü saat 17.00 toplanırlar.
Başbakan S. H. Ürgüplü, “her şeyin iyi niyetle halledileceği” yolunda bir demeç verir. Sonuçta
Türkeş’in talebi istikametinde; Hasan Dinçer ve Seyfi Öztürk resmen bakanlıklarından istifa
ederler. Aynı tarihte CKMP Cumhuriyet Senatosu Çankırı Üyesi Hazım Dağlı, Millî Savunma,
CKMP Yozgat Milletvekili Mustafa Kepir de Köy İşleri Bakanlığı’na atanırlar.
Alparslan Türkeş, CKMP Genel Başkanı sıfatı ile verdiği demeçlerle Türk milletinin ters talihini
yenmek azminde olduklarını, yeni bir devir açılmasında millete yardımcı olmak isteklerini dile
getirerek, Türk milletinin uyanış ve kendisine geliş meselelerine hizmet etmek azminde olduklarını
sürekli olarak ifade etmekten geri kalmamıştır.
Alparslan Türkeş’in lideri olduğu 14’lerin 27 Mayıs Hareketi ile birlikte önemli sayılabilecek
bir askerî gücü elde ettikleri inkâr edilemez. Türkeş ve grubunun sahip olduğu bu askerî güç,
ihtilâl sonrasında geçilen demokratik hayatın kendine özgü şartları içinde sıkıntılar yaratabilecek
mahiyette idi. Ancak Türkeş bu gücü meşru yollarla siyasî arenaya taşımaya muvaffak olmuş bir
liderdir.
Oluşmasında Türkeş’in sahip olduğu karizmatik kişiliğinin de rolü olan bu askerî gücün siyasî
tezahürü, 1965’te yenileşmeye başlayan bir CKMP ve 1969’da kendine özgü bütün özellikleriyle
ortaya çıkan MHP’dir
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder