10 Eylül 2014 Çarşamba

ÜLKÜCÜLÜK

Ülkücülük batı dillerinden dilimize giren idealistlik kelimesiyle aynı olan bir anlam belirtmektedir. 
Ülkücülük veya idealizm insan kafasının içinde elde edilmesi, varılması en mükemmel, en güzel, 
kendisini mutlu edecek hedeflerin tasarlanması ve bu hedeflerin gerçekleştirilmesi için arzu 
gösterilmesi ve çalışılması anlamını taşır. İnsanlar arasında idealistler yetişmeseydi insanlık 
bugün dünyayı aydınlatan birçok gelişmelerini, birçok alanlardaki yükselişlerini sağlayamazdı. 
Her gerçek, her fikir önce insanların kafasında bir hayal olarak doğar. İnsanlar hayal ederler. 
Hayal kurarlar. Bu hayalleri kendileri için iyi olan, kendilerinin özledikleri, elde etmekle mutluluk 
duyacakları birtakım istekleri, birtakım özleyişleri belirtir. İnsanlar hayalleriyle büyük ölçüde 
insan olurlar. İnsanlar hayâlleriyle diğer canlılardan bir ayrıcalık gösterirler ve gerçekten insanlık 
vasfını kazanmış olurlar.
İşte ülkücülük de yani idealizm de insanların ve insan toplulukların kendileri için varılması mutluluk 
sağlayacak, varılmasıyla en gelişmiş, en yükselmiş bir durum sağlayacak, bir hayalin düşünülmesi 
ve insan beyninde tasarlanarak şekillendirilmesidir.
Her toplumda idealistler vardır, ülkücüler vardır ve ülkücülerin, idealistlerin bulunuşu toplumlar 
için bir saadettir; büyük bir talihtir! Türk milleti için bizim düşündüğümüz ülkü nedir? Türk 
milleti için tasarladığımız ideal nedir? Her şeyden önce Türk milletinin ahlâkta, maneviyatta, 
insanlık duygularında en yüksek seviyede bulunması, yaşaması ve ilimde, teknikte dünyanın en 
ileri gitmiş varlığı hâline gelmesi ve ekonomik açıdan kalkınmış, tarımını modern tekniğe göre 
geliştirmiş ve modern sanayii kurulmuş, refahlı bir toplum hâline gelmesi, Türk toplumu için 
bir Türk milliyetçisinin düşüneceği ülkünün esaslarından mühim bir kısmını teşkil etmektedir. 
Türk milliyetçiliğini, ülkücülüğünün sınırları içinde sade bunlar mı vardır? Sade bunlar değil 
başka düşünceler, başka hedefler de vardır. Bu hedefler Türk milletinin hiç kimseden merhamet 
dilenmeyecek bir duruma gelmesi, kendi gücüyle ayakta duran, kendi gücüyle varlığını koruyabilen 
ve sözünü dünyanın her yerinde saydırabilen bir varlık hâline gelmesi düşüncesidir.
Bunun yanı sıra Türk milletinin haklarını her zaman dünyaya tanıtabilmesi, dünyaya duyurabilmesi 
düşüncesidir ve bunun yanı sıra bütün Türklerin kölelikten, yabancıların buyruğu altında yaşamaktan 
kurtulmaları ve Self Determination, yani kendi mukadderatına kendilerinin hâkim olması kutsal 
prensibine göre, hepsinin bağımsız hâle gelmeleri, bağımsız olmaları Türk ülkücülüğünün bir diğer 
görüşü, düşüncesidir.
Bunun için millî doktrinin önemli bir ilkesi olarak ülkücülüğü almış bulunmaktayız.
Türk milliyetçilerinin ülkücülük tarifinin sınırları içinde bulunacak görüşleri, fikirleri ancak genel 
olarak işaret etmiş bulunmaktayız. Türk ülkücülüğünün hedef aldığı düşünceler genel olarak 
belirtilmiş olan bu fikirlerden ibaret değildir. Ülkücülüğümüzün içerisinde her mesleğe mensup 
Türk milliyetçilerinin kendi mesleklerinde en ileri, en yüksek ve gerek kendi milletimiz için. gerek 
insanlık için en çok yararlı neticeleri elde etmek görüşü de yer alacaktır. Bir Türk Milliyetçisi 
kendi toplumu için, kendi milleti için idealizmi daima göz önünde bulunduracak, bu genel idealizm 
prensipleri ile birlikte kendi sahası, kendi branşı ile ilgili çalışmalarında da bu temel ve genel 
mahiyetteki ülkücülüğün esaslarına uygun, onunla bütünleşmiş bir hâlde kendi branşı ile ilgili 
ülkücülüğünü de tespit edip güdecektir. Ülküler uzak hedeflidir, uzun vadelidir. Bir ülkünün hemen 
yarın gerçekleşmesi mümkün oImayabilir. Ülküler önümüzdeki yılları, önümüzdeki yüzyılları 
kapsayabilir. Ama ülkü insanının kalbini aydınlatan bir ışıktır. Ülkü insanlara yönünü tayin etmesini 
sağlayan bir kılavuzdur. Milletler için de millî ülkü, milletin kılavuzu, milletin yolunu aydınlatan 
güneşidir. Ülküsüz insan çamurdan bir varlık gibidir. Ülküsüz insan dümensiz, pusulasız bir gemi 
gibidir. Bunun için her Türk milliyetçisi, her Dokuz Işıkçı mutlaka ülkücü olacaktır, mutlaka ülkü 
sahibi bulunacaktır.
Hem millî ülkü sahibi olacaktır, hem insanî ülkü sahibi olacaktır, hem de kendi mesleğiyle ilgili 
ülkücü bir kişiliğe sahip olacaktır ki, hem de kendi mesleğinde başarılı, yararlı bir kişi olarak gelişsin 
hem de mensup olduğu topluma, milletine yararlı hizmetler yapsın, insanlığa yararlı faaliyetler 
gösterebilsin. Bunun için Dokuz Işık doktrininin çok önemli ilkelerinden olan ülkücülüğe büyük 
değer vermekteyiz.
Ülkücüyüz! İnsanlık ailesi, yeryüzünde yaşayan bütün insanlar, milletler denen aynı aynı üyelerin 
bir araya gelmesinden meydana gelir. Bir insan, insan olmak isterse, insanlığa hizmet etmek isterse, 
evvelâ kendi milletine hizmet etmeli, kendi milletini yükseltmeye, kendi milletini mutlu kılmaya 
çalışmalıdır. Bunu yaptığı takdirde aynı zamanda insanlığa da hizmet etmiş olur. Çünkü bir insan 
kendi ailesini düşünür ve ona karşı vefalı kalırsa, insanlık duyguları en olgun seviyeye erişeceği 
için, kendi ailesi dışındaki insanlara karşı da yararlı ve vefalı olur. Bir insan kendi milletine faydalı 
olamaz. kendi milletine karşı bağlılık duymazsa, onun insanlığı düşünmekten bahsetmesi nihayet 
bir fantazi olur. İnsan, yetiştiği toprağın, yetiştiği milletin refahını, iyiliğini, saadetini ve şerefini 
temin etmelidir. Bunu yaptığı takdirde, o millet insanlığın bir parçası olduğu için, dolayısıyla 
insanlığa da hizmet etmiş olur
Ülkücülüğümüz nedir? Ülkücülüğümüz; Türk milletini en kısa yoldan en kısa zamanda modern 
uygarlığın en üst seviyesine çıkarmak; mutlu, müreffeh hale getirmek; bağımsız, özgür, kendi 
haklarına sahip bir hayata kavuşturmaktır.
Kişilere hürriyet, milletlere istiklâl başta gelen prensiplerimizdendir. İnsanlar hür ve eşit haklara 
sahip olarak doğarlar. Kabiliyet ve görevlerinin dışında insanlar haklarına tam olarak sahip 
kılınmalıdırlar.
Toplum içerisinde insanlar kişisel liyakat ve kabiliyetlerine göre görevlendirilmeli ve bir sıraya 
konulmalıdır. Bütün bunlarla beraber ayrımsız olarak herkese bir imkân eşitliği sağlanmalıdır. 
İmkân eşitliği derken mücerret anlamda bir eşitlik anlaşılmamalıdır.
Bu ülkücülüğümüzün içine bu günkü sınırlarımızın dışında bulunan Türklere ait herhangi bir şey 
girer mi?
Türk adı taşıyan herkes bizim sevgi ve ilgimizin çevresi içindedir. Bundan vazgeçemeyiz. Bu her 
milletin tabiî hakkı olduğu gibi Türk milletinin de tabii hakkıdır.
Bu günün Birleşmiş Milletler Anayasası, yeryüzünde yaşayan her millete “kendi mukadderatına 
hâkim olma” (self determination) dedikleri prensibi kutsal bir prensip olarak ilân etmiştir. Bugün 
Afrika’da yaşayan ve bugüne kadar hiçbir bağımsız devlet kuramamış olan Zencilere dahi, kendi 
mukadderatına hâkim olma (self determination) hakkı kutsal bir hak olarak tanınır ve bunların her 
biri yabancı boyunduruğundan, sömürgecilerin elinden kurtulup bağımsızlığını alırken, başkalarının 
boyunduruğu altında tutsak bulunan Türklerin tutsaklıktan kurtulmasını istemek, dilemek, bunun 
için iyi niyetler taşımak, Türk olan herkes için en tabiî ve kutsal bir haktır.
Fakat biz ülkücülüğümüzde daima gerçekçi olmayı ve girişilecek faaliyetlerde Türkiye’yi hiçbir 
zaman tehlikelere, risklere, maceralara sürüklemeyecek bir yol üzerinde bulunmayı esas kabul 
ederiz.
Ülkücülüğümüz bir macera fikri değildir. Ülkücülüğümüz, Türk milletinin en kısa, yoldan, en 
kısa zamanda modern uygarlığın en üst kademesine yükseltilmesi, müreffeh, mutlu bir hayata 
erdirilmesi, kendi gücüyle ayakta durabilecek bir hâle getirilmesi ve her çeşit korkudan, baskıdan 
uzak olarak, hür, müstakil yaşaması ülküsüdür.
Bu ülkü aynı zamanda Türk olan herkese karşı ilgi ve sevgi göstermeyi, onların mutluluğunu 
dilemeyi ve onların mutluluğunu, Türkiye’yi risklere, tehlikelere maruz bırakmadan, bırakmaksızın, 
bırakmamak şartıyla sağlamaya çalışmayı içine alan bir ülkücülüktür

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder