10 Eylül 2014 Çarşamba

GELİŞMECİLİK VE HALKÇILIK

Millî doktrin Dokuz Işık’ın sekizinci ilkesi “gelişmecilik”tir. Gelişmecilik şu demektir: Daima daha 
iyiyi, daha gelişmiş bir durumu elde etmek için araştırma. yapmak; daha iyiye, daha mükemmele 
varmak arzusu taşımak ve bunun için çareler aramaktır. Gelişmecilikte içinde bulunulan durum 
düzeltilerek, o durum basamak yapılarak bir merdivenden yukarı doğru yükselir gibi bulunduğumuz 
basamağın önüne daha yüksek basamaklar kurarak, bu basamaklara basarak daha iyiye yükselmek. 
daha güzele yükselmek, daha olgunu bulmak, elde etmek demektir. Gelişmecilikte içinde bulunulan 
durumu yıkmak, devirmek söz konusu değildir. İçinde bulunulan durumu düzeltmek, yeniden 
düzenlemek, geliştirmek bahis konu-sudur. Yâni devrimcilik, gelişmeciliğin zıddı bir düşüncedir; 
görüştür. Gelişmecilikle, devrimciliği milletimizin kalkınması için bir yol olarak görmediğimizi, 
benimsemediğimizi anlatmak istemekteyiz. Neden devrimciliği bir yol olarak kabul etmiyoruz?
Çünkü devrimcilik geçmişe ait her şeyi yıkmak,geçmişe ait her çeşit değerlerimizden vazgeçmek 
ve bizimle, tarihimizle ilgisi olmayan, nereye varılacağı kestirilemeyen bir başka durum meydana 
getirmek anlamını taşımaktadır. Milletler de ulu ağaçlar gibidir. Ulu bir pınarın toprağın üzerinde 
gövdesi ne kadar yükselmişse. toprağın altında da o kadar derinliğe inmiş, geniş kökleri vardır. 
Ulu bir ağacın köklerini kesecek olursak o ağacı yaşatmak, toprağın üstünde dik olarak tutmak 
mümkün olmaz. Bunun için milletin kökleri de kendi millî tarihidir.
Kendi binlerce yıllık yaşayışı içinde meydana getirdiği kültür hazineleri, manevî değerleridir. Millî 
gelenekleridir. Onun için bunlarla. bağlantıyı kesmek, her şeyi yıkmak, devirmek bizim kabul 
etmediğimiz bir görüştür, bir yoldur. Bunun için devrimcilik değil, evrimciliğe dayanan gelişmecilik 
ilkesini benimsemiş bulunmaktayız. Gelişmecilik ilkesiyle düşündüğümüz anlam şudur : İnsanlar 
yaratıldıkları günden beri daima içinde bulundukları durumla yetinmemişler daha iyi yaşamak, 
daha güzel bir durum elde etmek, daha olgun sonuçlara varmak için çırpınmışlardır. Bunun 
için biz bu duygu ve bu zihniyeti bir ilke olarak doktrinimize koymuş bulunmaktayız. İnsanlar 
tabiat kuvvetlerinin tutsaklığından kurtulmak, tabiat kuvvetlerinin kendileri için yararlı olacak 
şekilde kullanılmasını sağlamak ihtiyacını, düşüncesini yeryüzünde, yaratıldıkları ilk günden beri 
düşünmüşler, bunu sağlamaya çalışmışlar, bunun için çare aramışlardır. İşte bu da, gelişmeciliğin 
bir diğer önemli faktörüdür. Yani tabiat olaylarının, tabiat güçlerinin insanlara, insan toplumlarına 
zarar vermesini önlemek, buna karşılık tabiat güçlerinden tabiat olaylarından insanların, insan 
toplumlarının mümkün olduğu kadar büyük ölçüde yararlanmasını sağlamak gelişmecilik ruhunun, 
gelişmecilik düşüncesinin güç aldığı önemli bir kaynaktır.
Bu sayededir ki yeryüzünde insan medeniyetleri meydana gelmiştir ve bu medeniyetler gelişmiştir. 
Bugün, yirminci yüzyılın son çeyreğinde insanlık, övündüğümüz büyük medenî hamleleri sağlamak 
imkânını bulmuştur.
İşte bütün gençlerimize, bütün memleketimizin insanlarına, gerek kendi şahsî yaşayışlarında ve 
şahsî işlerinde, mesleklerinde daima daha iyiye varmak, daha mükemmele ulaşmak, daha güzeli 
elde etmek aynı zamanda milletimiz için, vatanımız için, devletimiz için daha yükseğe çıkmak, daha 
kalkınmış, daha ileri bir duruma gelmek isteğiyle, ihtirasıyla yol aramak, çare aramak, çalışmak
gerektiğini ortaya koymak istemekteyiz. Bunun içindir ki, gelişmecilik ilkesini millî doktrinin içine 
koymuş bulunmaktayız. Bu duygu. bu ihtiras çok olumlu bir duygudur; olumlu bir ihtirastır. İnsan 
enerjisinin, gençlik enerjisinin kanalize edilmesini gerektiren en meşru, en yararlı bir ihtirastır. 
İçinde bulunduğumuz durum ve şartları düzeltmek, daha iyi yapmak, daha ileriye götürmek, daha 
olgun hâle getirmek, daima bunu düşünmek, bunun yollarını araştırmak, bunun için çalışmak, 
bunun için çırpınmak insanlığı yükselten en kutlu duygu ve düşünceyi teşkil etmektedir. Böyle 
bir düşünce, böyle bir istek ve görüşten yoksun olan kişiler ve toplumlar sürünmeye mahkum 
varlıklardan başka bir şey kabul edilemezler.
Bunun için, bütün Türk milleti daima daha iyiyi arayacağız. Daha olguna varmak için tedbirler 
düşüneceğiz, çalışmalar yapacağız, gece demeden, gündüz demeden her şeyin en güzelini, en iyisini, 
en olgununu elde etmek için uğraşacağız. Bunu hem kendi yaşayışımızda, kendi mesleğimizde, 
işimizde sağlamak için çırpınacağız. Hem de milletimizin vatanımızın, devletimizin hızla, bir an 
önce en yüksek seviyeye çıkarılması, en ileri bir duruma gelmesi için uğraşacağız.
Eğer insanlar elde ettikleriyle yetinseler ve “Bu bize yeti-yor” deselerdi medeniyetler olduğu gibi 
kalır, gelişemezdi. Hâlbuki görüyoruz, bundan 40 yıl önceki durum bugün yoktur.
Bundan 5 yıl önceki durum da yoktur. Bundan 5 yıl sonra da daima bugünkü durumdan daha ileri 
gidilmiş, daha birçok yeni şeyler bulunmuş olacak. Çünkü insanlar daima daha iyiyi araştırıyorlar, 
daha mükemmeli istiyorlar. O hâlde kalkınmamızın ve yaşamamızın dayanacağı temel ilkelerden 
birisi de daima elde ettiğimizle yetinmemek, daha iyiyi, daha güzeli, daha mükemmeli araştırmak 
duygusu olacaktır. İşte gelişmeciliğimizin dayandığı ilke budur

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder