10 Eylül 2014 Çarşamba

ALPARSLAN TÜRKEŞ’İN SÜRGÜNDEN DÖNÜŞÜ VE SİYASETE GİRİŞİ

27 Mayıs Harekâtı sonrasında oluşan MBK, olabildiğince çabuk, iktidarı sivillere devretmek 
isteyenlerle, partilerin politik faaliyetine izin verilmeden önce ülkenin siyasî yapısını değiştirecek 
reformları gerçekleştirmek isteyenler olarak ikiye bölünmüştü. İkinci grup olarak kabul edilen 
Alparslan Türkeş ve arkadaşlarının oluşturduğu 14’ler grubunun plânı askerî yönetimin en 
azından dört yıl, gerekirse daha fazla sürmesi yönündeydi. İki grubun tutumu siyasî olarak CHP 
ve İnönü üzerinde yoğunlaştı. Birinci gruptakiler, DP feshedildikten sonra en güçlü siyasî yapı 
olduğundan iktidarın CHP’ye devrini öneriyorlardı. Buna karşı 14’ler grubu, iktidarı çok kolay 
bir şekilde CHP’lilere teslim etmeye niyetli değildi. Temizlenmiş bir DP’nin yarışmada yer 
alabileceğini ummuşlardı. Fakat bunun artık imkânsız olduğu anlaşılınca, ülkede yeni bir siyasî 
ortak oluşturuluncaya kadar iktidarın orduda kalmasını tercih ettiler.
Başlangıçta bu grubun üyeleri politikada önemli bir etki gösterebiliyorlardı. Belki de ülkenin 
geleceği ile ilgili açık bir plâna sahip tek komite üyesi olan Alparslan Türkeş, Başbakanlık müşaviri 
olmuştu. Yine önemli isimlerinden olan Binbaşı Orhan Erkanlı ise önemli ve stratejik bir görev 
olan MBK Genel Sekreter Yardımcısı olmuştu.
MBK’da pek çok üye iktidarın sivillere devredilmesi konusunda acele etmediği için, çoğunluk 
ikinci gruptan yana idi. Üst rütbeli subaylar başbakanlık, iç işleri bakanlığı, savunma bakanlığı 
ve ulaştırma bakanlığı aracılığıyla yönetimi ellerinde bulunduruyorlardı. Diğer taraftan ikinci 
gruptakiler ordudaki kariyerlerinden vazgeçmişler ve kimileri de darbede görev alan ve fakat 
MBK’da bulunmayan Dündar Seyhan ve Talat Aydemir gibi aktif alt rütbeli subaylarla ilişkilerini 
sürdürmelerine rağmen, artık orduyla doğrudan ilişkileri kalmamıştı. Bu nedenle 14’ler grubu, 
generaller için bir tehdit oluşturuyordu. Alt rütbeliler, generaller olmadan hükûmeti devirmişlerdi. 
Aynı şeyi generallere karşı yapmamaları için hiçbir sebep yoktu. Dolayısıyla iki grup da birbirlerine 
karşı bir darbe korkusu içinde bulunuyorlardı.
MBK’da başlayan iç hesaplaşmayı fark ederek tedbir alınması gereğini ilk tespit eden 14’ler grubu 
olmasına rağmen rakiplerine karşı inisiyatifi ilk ele alan generaller olmuştur. 21 Eylülde Gürsel 
grubundan üyeler 27 Mayıs Hareketini halka açıklamak için Anadolu’da bir propaganda turu 
başlattılar. Ertesi gün 14’ler grubunun lideri olan Türkeş, başbakanlıktaki görevinden istifa etti. 
Türkeş’in görevinden istifası haberi komitedeki hareketliliği daha da arttırdı.
Eylül ayı içinde MBK, yasama yetkisini MBK’dan devralacak bir Kurucu Meclis oluşturulması 
fikrini tartışmaya başlamıştı. MBK’nın iktidarda kalmasını isteyenler bu öneriye karşı çıktılar ve 
bunu engelleyeceklerinden de emindiler.
Zira MBK’da kararların alınması beşte dört çoğunluk şartına bağlanmıştı. Birinci gruptakiler böyle 
bir çoğunluğu sağlayamayacaklarını biliyorlardı. Bu arada basında da eleştiriler artmaya başlamış 
ve MBK’daki bölünme sürekli olarak işlenmiştir.
Cemal Gürsel, MBK içindeki muhalefete rağmen Turhan Feyzioğlu’nu Kurucu Meclis için bir yasa 
taslağı hazırlamaya davet etti. 3 Kasım’daki bu görevlendirmeden sonra, MBK’da 14’lerin, Gürsel 
grubuna karşı darbe hazırladığına dair haberler yayılmaya başladı. Bu arada Orhan Erkanlı 11 
Kasım’da istifa etti ve İstanbul’a gitti. Erkanlı’nın İstanbul’a gidişini darbenin başladığı şeklinde 
yorumlayan generaller, işleri tesadüflere bırakmamayı kararlaştırarak 14’lerin tasfiye edilmesi 
hareketini başlattılar. Nitekim MBK’nın 14 üyesi 12 Kasımı 13 Kasıma bağlayan gece Gürsel’in 
imzaladığı bir emirle tasfiye edilmişler, bir iki gün içinde de aileleriyle birlikte dış ülkelere elçilik 
müşaviri olarak gönderilmişlerdi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder