10 Eylül 2014 Çarşamba

HOCA AHMET YESEVİ ve DİVAN-I HİKMET

.....................................................................................................Ahmet Turan TİRYAKİ....
Hikmet, kişinin vahyi anlama ve yaşama yeteneğidir. Allah hakkında hikmet, eşyayı bilip tam
yerinde ve amaca göre yaratmaktır. İnsan hakkında hikmet, varlıkları bilmek iyi ve güzel şeyler
yapmaktır. ‘Hakim’ çok hikmetli, hükümran, her şeyi doğru bilen ve güzel yapan, doğru ve kesin
karar verendir. Hakim sıfatı Allah hakkında da diğer varlıklar hakkında da kullanılır. Ancak
arada fark vardır. Allah hakkında kullanılınca hakim eşyayı bilen yerli yerince ve bir amaca göre
yaratandır. İnsan hakkında hakim ise hikmetli bilgi sahibi demektir.
Bakara Suresi’nin 269. ayetinde geçen hikmet kavramının (Dilediğine hikmet verir. Hikmet
verilene ise çok büyük bir hayır verilmiş demektir. Bunu ancak temiz akıllılar anlar.) tefsirinde
Elmalılı Hamdi Yazır, bu kavrama yüklenen yirmi iki manayı saydıktan sonra yirmi üçüncü madde
olarak “bunların hepsidir” der. Sözde ve fikirde doğruluğu tutturma, varlıkların özündeki manayı
anlama, varlık düzeninde her şeyi yerli yerine koyma, güzel ve doğru işlere yönelme, Allah’ın
ahlakıyla ahlaklanma, ruhların sükun ve güvenliğinin son durağı, bütün hallere Hakk’ı tanık tutma,
bu manalardan bazılarıdır.
Hikmet terimi başlangıçta ‘akıllı ve bilgili bir kişinin deneyim ve birikimlerini özlü şekilde ifade
ettiği sözü’ anlamında kullanılmıştır. İslami dönemde zaman içinde; bütün özel bilgi alanlarını
kuşatan kapsamlı derin bilgi veya felsefe, ilahi gerçek ve Kur’an’ın derin anlamını kavramaktan
doğan bilgi ve bu bilgilere uygun yaşama tarzı, Hz. Peygamber’in sünneti, her hükmün sebebi
veya amacı, her eylemden beklenen yarar (maslahat) anlamlarında kullanılmıştır.
Ahmet Yesevi’nin tasavvufi manzumelerini içine alan ünlü eserinin adı da Divan-ı Hikmet’tir.
Anadolu Türklerinde tasavvufi manzumelere “ilahi” denildiği gibi Doğu Türklerinde de bu tarz
şiirler söyleyen dervişlerin eserlerine genellikle “hikmet” adı verilir.Yani Divan-ı Hikmet, Ahmet
Yesevi’nin kitabına has bir isim değildir fakat bütün o coğrafyada en çok şöhret kazanan Ahmet
Yesevi’nin hikmetleri olduğu için özel bir isim hâline gelmiştir.
Ahmet Yesevi, kısa sürede Türkler arasında büyük bir şöhrete kavuşmuş, Yesevi gibi söylemek
sufiler arasında mukaddes bir hareket sayılmış ve zamanla gelenek hâlini almıştır. Bir kısım dervişler
söyledikleri hikmetlerde Ahmet adını kullanmış, kiminin de ismi unutulduğundan Yesevi’nin
olduğu varsayılmıştır. Böylelikle Divan-ı Hikmet, Ahmet Yesevi’nin hikmetleri ile birlikte Yeseviye
tarikatına bağlı dervişlerin hikmetlerinin birleşiminden meydana gelmiştir. Geleneğin çok kuvvetli
olması ve Divan-ı Hikmet’in çok geç zamanlarda yazıya geçirilmesi sebebiyle hikmetlerin gerçek
sahiplerini tetkik etmenin imkânı hemen hemen yok gibidir. Ancak bazı tarihlerin tespit edilmesi,
kullanılan dilin edebi mahiyeti vb. ipuçlarıyla Ahmet Yesevi’ye ait olması imkânsız hikmetler
tespit etmek mümkündür.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder