Siyasî partileri kapatan 12 Eylül yönetimince yasalaştırılan “Siyasî Partilerin Feshi ve Kanun”un
19 Haziran 1982’de iptaliyle MHP’nin yeniden açılması gündeme gelmiştir. Bazı yöneticiler
MHP’nin maddî ve fikrî potansiyelini kucaklayamayan MÇP’nin yeniden açılacak MHP’nin bir
bileşeni olması gerektiğini savunuyorlardı.
MHP’nin yeniden açılması tartışmaları devam ederken 27 Aralık 1992 günü toplanan MHP’nin son
kurultayında delegeler, partinin feshine, isminin ve ambleminin MÇP tarafından kullanılabileceğine
karar vermişlerdir.
Bu gelişme üzerine 24 Ocak 1993’te yapılan Olağanüstü Kongreyle MÇP, MHP adını almış ve
üç hilâlli amblemin tekrar kullanılmasına karar verilmiştir. Böylece MHP ikinci defa doğmuş,
“Milliyetçi Hareket” adıyla temsil edilen yaklaşık 30 yıllık misyon, bütün olumsuzluklara rağmen
ayakta kalmayı başarmıştır.
Cumhuriyet dönemi siyasî partileri içinde MHP, girdiği her seçimde oy oranını daima yükseltebilen
nadir siyasî partiler arasında gösterilmektedir. MHP, milliyetçiliğin popülerleştiği bir siyasî
atmosferde 27 Mart 1994 mahallî seçimlere girerek %8.18 oranında oy ile tarihindeki en yüksek
gücüne ulaşmıştır.
MHP’nin bu yükselişine şüphesiz “ılımlı, makul, uzlaşmacı, sorumlu, bilge devlet adamı”,
görüntüsü çizen Türkeş’in büyük payı olmuştur. 1989’da Sovyet sisteminin çöküşü ile birlikte
bu sistem içindeki Türk Cumhuriyetlerinin bağımsızlığını kazanması, 1984’ten beri devam PKK
terörürün 1990’lı yıllarda doruğa ulaşması karşısında MHP’nin takip etmeye çalıştığı politika Türk
kamuoyunda takdirle karşılanmış, bu durum MHP’nin yükselişinde önemli bir rol oynamıştır.
Ayrıca yükseliş sebeplerinden biri de sorumlu muhalefet anlayışına sahip olmasıdır.
Netice itibarıyla MHP’nin 1989 mahallî seçimlerinden sonra çizdiği yükselen grafik, fikrî alt
yapısını koruyarak daha geniş kitlelerin hissiyatına tercüman olmasına, fikir partisi ile kitle partisi
olmanın gereklerini bağdaştırabilen bir yapıya kavuşmasına bağlayabiliriz.
Ancak Aralık 1995’te yapılan genel seçimlerde MHP %8.18 oy toplamasına rağmen %10 barajını
aşamadığı için TBMM’ye milletvekili sokamamıştır.
Alparslan Türkeş’in 1964 yılında siyasete doğrudan girmesiyle başlayıp 1969 yılında tamamlanan
süreçte Türk milliyetçiliği davası, derlenip toparlanmaya, daha doktriner bir hüviyet kazanmaya
başlamış, kendi özgün ve dinamik siyasi partisine kavuşmuştur. Bu süreç, dağınık, siyasi etkinliği
çok zayıf ve özgüven bunalımı yaşayan bir camianın varlığını çok iyi gözlemleyen, Türk milletinin
yeni bir dirlik, birlik ve kalkınma hamlesine ihtiyacı olduğunu hisseden siyasî iradenin, inancın,
kararlığın ürünüdür. Yani Merhum Liderimiz Alparslan Türkeş’in önderliğindeki kadronun
iradesinin ve çabalarının eseridir. Milliyetçi-ülkücü hareket, büyük ve güçlü Türkiye’nin mimarı
olarak doğmuş ve gelişmiştir.
Türk milliyetçiliği hareketinin yeniden yapılandırılması aşamasını, bütün milliyetçilerin,
vatanseverlerin, bütün dağınık parçaların bir araya getirilmesi ile fikri alt yapının geliştirilmesi ve
projelerin ortaya konması aşaması izlemiştir. Tabi bütün bu aşamalar, çok zorlu ve uzun soluklu
bir mücadeleyi, ilmik ilmik örülme anlamında zahmetli çabaları ifade etmektedir. Çünkü Türk
milliyetçileri, önlerine çıkartılan bir çok engeli aşmak, yoğun karalama kampanyalarını göğüslemek
için olağan üstü çabalar sarf etmek zorunda kalmışlardır. Türk milliyetçiliği davasının doğrudan
siyasi alana taşındığı, yani rahmetli Başbuğumuzun Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi’nin
genel başkanı seçildiği günden itibaren başta faşizm olmak üzere sürekli eleştiriler yöneltilmesi,
Türk gençliğinin çeşitli oyunların içine çekilmeye çalışılması Milliyetçi Hareket’in gelişimini
etkilemiştir. İşte milliyetçi-ülkücü hareket, bir taraftan bu tür karalama kampanyalarıyla ve terör
belasıyla uğraşmak, bir tarafta da dünya ve ülke sorunlarıyla ilgilenmek, çözümler üretmek
durumunda kalmış, siya-si hayatın gereklerini yerine getirmeye çalışmıştır. Bu mücadelenin bir
de imkânsızlıklar içinde yürütüldüğü düşünüldüğünde, anlamı, önemi ve büyüklüğü daha iyi
anlaşılmaktadır.
Milliyetçi Hareket Partisi, böyle bir zorlu mücadele geleneğine ve olumsuzluklara rağmen,
iktidar ortağı olduğu zamanlarda ülkeye hizmet etmenin en iyi örneklerini sergilemekten de geri
kalmamıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisindeki MHP, ciddiyet, çalışkanlık ve ülke çıkarıyla
özdeşleştirilir olmuştur. Bu dönemde, yine, gençliğin yıkıcı ve bölücü fikirlere kapılmamasında,
kültürel yabancılaşma hastalığına yakalanmamalarında kalkan işlevi görmüştür. Alparslan Türkeş’in
önderliğindeki Milliyetçi Hareket, bu tarihî görevini, genç nüfusun millî ve manevî değerlerle
donanmış idealist bir gençlik olarak yetişmesini sağlayarak yerine getirmiştir.
Türk milliyetçileri, 12 Eylül 1980 sonrasındaki üç yılı kapsayan askerî yönetim döneminde de
her türlü baskıyla karşı karşıya kalmış ve MHP kapatılmıştır. Aynı şekilde 1983 sonrasındaki
parçalama teşebbüslerine göğüs germe zorunda kalınmıştır. Ancak, Milliyetçi Hareket kısa süre
içinde Türkiye’nin ve Türk dünyasının tekrar parlayan yıldızı olmayı başarmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder