10 Eylül 2014 Çarşamba

İLİMCİLİK

Bugün dünya üzerinde ilimdeki büyük gelişmeler insanlığa uçsuz bucaksız gelişme ve mutluluk 
ufukları açmıştır. Bir memleketin refahlı olması, güçtü olması her şeyden önce o memlekette yaşayan 
insanların ilimde, teknikte ileri bir seviyeye ulaşmış olmaları ile mümkündür. Bir milletin askerî 
gücü de ilim ve teknik gücüne, medeni seviyesine bağlıdır. İlimde, teknikte geri kalmış bir ülkenin 
insanları ne kadar kahraman yaratılışlı olurlarsa olsunlar, onların millî savunma yönünden, askerlik 
yönünden güçlü olmaları mümkün değildir. Bu sebeplerden Türkiye’yi kalkındırmayı düşünürken 
Türk milletinin hızla bir an önce refaha kavuşmasını, mutluluğa kavuşmasını ve güçlü bir varlığa 
sahip olmasını sağlamak için ilim ve teknikte büyük bir ilerleme kaydetmek mecburiyetindeyiz.
Bunun için Türkiye’nin ilimde, teknikte süratle en yüksek seviyeye çıkmasını, hızla modern sanayii 
kurmasını, tarımını modernleştirmesini sağlamak için dünya çapında yüksek kaliteli, liyakatli ilim 
adamları ve teknisyenler yetiştirmek zorunluluğu vardır. Bu vasıfta insan gücü yetiştirmedikçe 
Türkiye’nin ilimde, teknikte süratle ilerlemesi ve modern sanayiye sahip olması, tarımını 
modernleştirmesi mümkün olamaz. Bunun için Türkiye her şeyden önce öğrenimde bulunan 
gençler içinden en kabiliyetlilerini seçerek bunlara geniş öğrenim imkânları sağlamalı ve süratle 
dünya çapında her konuda yüksek seviyeli ilim adamları ve teknisyenler kadrosunu kurmalıdır. 
İster matematikte, ister fizikte, ister kimyada, ister tarım bilgilerinde, ister sosyal bilimlerde olsun 
dünya çapında ve en yetenekli ilim adamları yetiştirmek ve Türkiye’yi kalkındırmaya yetecek 
bir ilim adamları kadrosunu teşkil etmek Türkiye için başlıca önemli meseleyi teşkil etmektedir. 
Bugüne kadar Türkiye’yi idare eden iktidarlar bu konuyu karıştırmışlardır. Türkiye için her 
kasabada ortaokul, liseler açmak, her yerde okulları çoğaltmak başlı başına Türkiye’nin meselelerini 
çözmeye yetmez. Öncelikler tespit etmek zorunluluğu vardır. Öncelikleri düşündüğümüz zaman
da, Türkiye’nin kalkınmasını sağlamada birinci öncelik yüksek seviyeli, liyakatli ve üstün kaliteli 
ilim adamları, teknisyenler kadrosunu kurmaya önem vermek gerekmektedir. Birinci öncelik 
buradadır. Böyle bir kadro kurulduktan sonra bu kadronun varlığı sayesinde Türkiye’nin süratle 
modern sanayiye sahip olması ve tarımını modernleştirmesi mümkün olacaktır.
Ve bu üstün, seçkin ilim adamları kadrosu sayesinde Türkiye ilim ve teknik yönünden büyük bir 
güç elde etmiş olacaktır. Buna işaret etmeyi çok gerekli saymaktayım.
Bunun yanı sıra millî eğitimin ele alınması ve millî eğitimin Türkiye’nin ilimde, teknikte süratle 
dünyanın en ileri gitmiş ülkesi haline gelmesini sağlayacak bir plânlama yapmak ve buna göre bir 
millî eğitim faaliyeti göstermek gerekmektedir. Millî eğitimin başlıca dört gayesi olduğu ortaya 
konulmalıdır. Bu gayeleri sırayla şöyle ifade edebiliriz : Birincisi, Türk insanını yaşı ne olursa olsun 
Türk milletinin tarihinden şuur almış olan, Türk geleneklerinden şuur almış olan, Türk milletinin 
milliyetçilik duygularıyla ve manevî değerleriyle beslenmiş olan insanlar olarak yetiştirmek teşkil 
etmelidir. Millî eğitimin birinci gayesi bu olmalıdır. Türk insanını Türk milletinin örnek bir kişisi, 
Türk milletinin bütün vasıflarını üzerinde taşıyan müşterek vasıfları benimsemiş insan olarak 
yetiştirmek olmalıdır. Kendi tarihinden habersiz, geleneklerinden habersiz, örfünden habersiz, 
manevî değerlerinden habersiz çıplak bir varlık olarak insanlarımızın yetişmesi, yurdumuzun 
büyük zaafını teşkil etmektedir. İkinci gaye : Millî eğitim Türk milletinin sosyal ve ekonomik 
ihtiyaçlarına göre hedeflerini tayin etmeli ve Türk insanı ona göre yetiştirmelidir.
Türk milletinin sosyal ve ekonomik ihtiyaçları önce tespit edilmelidir. Yani Türkiye’nin modern 
sanayii kurması, Türkiye’nin modern tarım kurması, Türk toplumunun kalkınması için ne kadar 
doktora ihtiyacı vardır, ne kadar kimyagere ihtiyacı vardır, ne kadar mühendise ve yüksek mühendise 
ihtiyacı vardır, ne kadar makine mühendisine ihtiyacı vardır, ne kadar öğretmene ihtiyacı vardır, 
ne kadar tornacıya, tesfiyeciye ihtiyacı vardır ; bunlar gayet dikkatli olarak, ilmî bir şekilde tespit 
edilmeli ve Türk toplumunun bu sosyal ve ekonomik ihtiyaçlarına göre Millî eğitimin hedefleri 
tespit edilerek ona göre okullar açılmalı, ona göre teşkilâtlanma yapılmalı ve bu okullara ona göre 
öğrenciler alınarak bu hedeflere göre Türk insanı eğitilerek yetiştirilmelidir.
Millî eğitimin üçüncü gayesi : Türk insanını topluma yük olmadan yaşayacak, üretici olarak 
yetişecek ve topluma katkıda bulunacak şekilde yetiştirmesi esas olmalıdır. Okullardan birtakım 
gereksiz bilgi yüküyle yüklenmiş ve gözünü devlet kapısına dikmiş, devlet kapısında memuriyet 
peşine düşmüş insanlar yetiştirmek özellikle bundan sonra, memleketimiz için çok zararlı ve 
tehlikelidir. Türk insanını üretici olacak şekilde yetiştirmek, Türk toplumuna katkıda. bulunacak 
şekilde yetiştirmek, hem bu şekilde bilgili yetiştirmek, kabiliyetli yetiştirmek hem de bu ruhta ,bu 
anlayışta; bu zihniyette yetiştirmek büyük önem taşımaktadır.
Dördüncü gaye : Bugün dünya üzerinde tekniğin, teknik bilginin önemi hayatî derecede artmıştır.
Bunun için Türk çocuklarını teknik eğitime yönelik yetiştirmek gerekmektedir. Türk çocuklarını, 
Türkiye’nin ihtiyacı olan kalkınmayı sağlayacak bir eğitim göstererek yetiştirmek yoluna 
gidilmelidir. İlim ve teknik milletlerin sayısı ne olursa olsun, durumu ne olursa olsun diğer milletler 
arasında durumunu sağlamlaştırmakta ve etkin hâle getirmektedir. Bunun için bu konu Türk milleti 
için de hayatî değer taşımaktadır.
Karşılaşılan her olayı, önümüze getirilen her meseleyi gördüğümüz her işi ön yargılardan ayrılarak, 
art ;düşüncelerden sıyrılarak gerçekçi` bir gözle göstermek ve ilim zihniyetiyle bunu muhakeme 
etmek değerlendirmek başlıca usul olmalıdır.
Her çeşit peşin hükmü kafalardan bir kenara bırakacağız. Her olayı incelerken ilim metodunu 
takip edeceğiz. Bu da nedir? Müşahede, inceleme, araştırma, analiz, tecrübe ve müspet sonucu 
bulmak. Demek ki, bütün memleket meseleleri ile ilgili olayları, tutumları düşünürken en doğru 
neticeye varabilmek için uygulayacağımız ilke ilim metodu, ilim mantalitesi olacaktır ve bütün 
faaliyetlerimizde bize yol gösterici olarak ilmi önder kabul edeceğiz. Bunu da görüşümüze 
esas olarak almakta çok fayda gördük. Çünkü çoğu zaman birçok kimseler ilk hamlede ortaya 
ön yargılarla, art düşüncelerle çıkıyor ve daha ilk anda muhakeme yürütüp, doğru sonuca varma 
yolların tıkamış oluyor. Bunun için ilimciyiz. İlimcilikten de kastettiğimiz şey, yukarıda da 
belirttiğimiz gibi,olayları incelerken, ilim mantalitesini, ilim metodunu kullanmak ve her işimizde 
ilmi kendimize önder kabul etmektir. Yalnız ve sadece ilmi, müspet ilmi önder kabul edeceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder