10 Eylül 2014 Çarşamba

IX. Endüstricilik ve Teknikçilik

Ülkemizi en kısa zamanda ve en kısa yoldan bir bilgi toplumu hâline getirerek en yeni teknolojileri 
araştıran, bulan, elde eden bir toplum olarak dünyanın en gelişmiş ülkelerinin yanında şerefli 
yerini almasını sağlayacak sanayileşmeyi, teknolojik kalkınmayı başarmak ve hiçbir zaman lâyık 
bulmadığımız “gelişmekte olan ülkeler” sınıfından kurtularak “gelişmiş, kalkınmış, endüstri ötesi 
toplum” gibi sınıflara bir an önce erişmesini temin gayesiyle ifade olunur.
MHP’ye göre “Devlet bölünmez bir bütün olan milletin teşkilâtlanmış hâlidir”. Bu teşkilâtlanmayı
en iyi biçimde gerçekleştirecek olan da “millî devlet”tir. Millî devlet ise şu şekilde ifade 
edilmektedir.
Birinci anlamda millî devlet, devletin tek ve aynı milletten kurulduğunu ifade eder. Millî devlet 
fikri ile milliyetçilik hukukî bir anlam kazanır. TC millî bir devlettir. Bir milletin kendi bağımsız 
devletini kurmasına, ona kendi adını, ülküsünü ve özelliklerini vermesine millî devlet adı verilir.
Millî devlet emperyalizme karşı olup, devletlerin eşitliği ilkesine inanır. Millî devletin görevi adını 
taşıdığı milletin varlığını devam ettirmek, onu korumak ve yüceltmektir. Millî devlet, ülke ve 
milleti bölmek isteyen her davranışı yok etmek zorundadır.
İkinci anlamda millî devlet; devletin kendisini meydana getiren milletin bütün fertlerini ve sosyal 
dilimlerini kucaklamak, onlara eşit bir şekilde hizmet etmektir. Bu anlamda millî devlet, bir hizmet 
ve refah devletidir.
Millî devlette, devleti yöneten, iktidara sahip olan milletin bütünüdür. Milletin üstünde hiçbir fert, 
zümre veya sınıf, devleti yönetemez.
MHP’nin 1977 seçim beyannamesinde millî devletten şöyle söz edilmektedir. “Ancak güçlü, 
dinamik, etkili bir devlettir ki, hızlı ve gerçekçi bir kalkınmayı gerçekleştirebilir. Bizim anlayışımızda 
iktisadî ve manevî kalkınmanın öncüsü, motoru ve mimarı, millî devlettir”.
Partinin çeşitli yayınlarında sınıf sözcüğü kullanılmamaya özen gösterilerek toplumun altı sosyal 
sınıfa ayrıldığı belirtilir. İşçi, köylü, esnaf, memur, işveren ve serbest meslek sahiplerini kapsayan 
bu dilimlerden her birine devlet eşit bir şekilde muamele etmelidir. Ayrıca Meclis de bu altı sosyal 
sınıfın temsilcilerinden oluşacaktır.
Irkçılığı reddeden MHP “millî” ya da “siyasî demokrasi” diye tanımladığı bir sistemi benimsemiştir. 
Siyasî demokrasi, siyasî hürriyetler rejimidir. Siyasî demokrasi milletin bütün fertlerinin siyasî 
kararların alınmasına, siyasî organlara (parlâmento, belediye, vs.) seçme ve seçilme şeklinde 
katılır. Parlâmento siyasî temsil organı olduğundan, gerçek siyasî demokrasiden bahsedebilmemiz 
için parlâmentoda milleti meydana getiren bütün sosyal dilimlerin temsil edilmesi gerekir.
MHP, tek bir Meclisin üzerinde güçlü yetkilerle donatılmış bir başkanın bulunduğu bir başkanlık 
sistemi önermekteydi. “Çağımız kuvvetli, adil ve hızlı icra çağıdır. Bunun için icra gücünün tek 
elde toplanması gerekir. İcra, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık olarak ikiye bölünemez. Türk tarih 
felsefesi ve töresinde icra organı hiçbir zaman bölünmemiş tek bir başkan tarafından yürütülmüştür. 
Başkan genel oy esasına göre millet tarafından seçilecek, böylece bizzat millete dayanan daha 
kuvvetli ve daha demokratik bir sistem meydana gelecektir.
Siyasî demokrasiyi tamamlayan “iktisadî demokrasidir”. Türkeş “iktisadî demokrasiyi” bir milletin 
iktisadî meselelerde serbestçe oy sahibi olabilmesi, memleketin iktisadî kararlarına eşit bir şekilde 
katılabilmesi” biçiminde tanımlamıştır.
“Millî sektör”ün kurulmasını ve devletin ekonomik alana müdahalesini zorunlu görmesine karşın 
“zamanla özel sektörün ağırlık kazandığı bir karma ekonomi”yi savunmuştur. Millî sektörle 
kastedilen şey; altı sosyal dilimin üretim araçlarına, fabrikalara sahip olmasıyla ortaya çıkacak 
“devlet sektörü” ve “özel sektör”den başka bir üçüncü sektördür.
Sendika kurma özgürlüğüne karşı çıkan MHP’nin sendika kurma konusundaki görüşünü Türkeş, 
“Her iş kolunda tek ve mecburi üyeliğe dayanan sendikacılığın kurulmasını öne sürdük” diye 
özetlemiştir.
Milliyetçi Hareket, her türlü sömürü düzenine karşıdır. Sermayenin emeği sömürmediği sermaye 
ve emeği millî menfaatler içinde dengeleyen bir düzen taraftarıdır. Emek ve sermaye birbirini 

yok eden, birbiriyle mücadele eden iki düşman unsur değil, birbirini tamamlayan iki kardeş unsur
olarak ele alınmaktadır. Millî kalkınmanın ekonomik, gelişmenin hızla dengeli ve adil bir şekilde 
gerçekleşebilmesi ancak emek sermaye bütünleşmesiyle mümkün olabilecektir. MHP yabancı 
sermayeye karşı olmakla birlikte kalkınmanın tasarruf ve yaptırım unsurlarını karşılamak üzere bir 
işçi tasarruf ve yatırım sandığının kurulmasını öngörmektedir.
Sosyal ve iktisadî alanda dikkati çeken bir diğer yaklaşım da “Tarım Kentleri” politikasıdır. 
Tarım kentleri birden çok küçük yerleşim birimlerinin (Köy, mezra gibi) bulunduğu bölgelerde 
coğrafi ve iktisadî şartlara göre belirlenecek ve en azından temel kamu hizmetlerinin (idarî, sağlık, 
eğitim vs.) düzenli ve yeterli olarak götürülebileceği merkezler oluşturmak fikrine dayanmaktadır. 
Taşrada refahı ve gelişmeyi sağlamanın bir yolu olarak düşünülen “Tarım Kentleri Projesi”nin 
şehir hayatını doğrudan etkileyecek bir tarafı da bulunmaktadır. Projenin uygulanmasının tabiî 
sonucu olarak hızlı ve düzensiz şehirleşme sorununun çözümü kolaylaşacaktır. Çünkü taşrada 
tarım kentlerinin gelişmesi şehre göç ihtiyacını azaltacaktır. Bu konu 1970’lerin CHP yönetimince 
“Köy Kent” 1990’larda DYP-CHP koalisyon hükûmetince “Merkez Köyler” adı altında tekrar 
gündeme getirildiği görülmektedir.
Köylerin kalkınması için devletin yardımı yanında kurulacak olan Köy Yatırım ve Tasarruf 
Sendikalarının büyük yararlar sağlayacağı düşünülmüş, diğer taraftan köylerin ekonomik 
kalkınmasında vasıta olabilecek ikinci bir yol olarak toprak reformunun tatbiki ve kooperatiflerin 
hayata geçirilmesi vurgulanmıştır. Toprak reformu ile parçalanmış tarım topraklarının birleştirilmesi 
sağlanacak, ayrıca toprağı az veya hiç olmayan köylülere toprak verilecektir. Kurulacak Köy Tarım 
Kooperatifleri ile tarım işletmeciliğinde gerekli olan teknik araçlar ve krediler dağıtılacaktır. Bu 
kooperatifler pazarlama görevini de yürüteceklerdir.
MHP görüldüğü gibi köy ve köylüye büyük önem vermektedir. Nüfusumuzun büyük bir çoğunluğunu 
oluşturan köylerimizin kalkınması için geliştirmiş olduğu politikalar oldukça isabetlidir.
1977 seçimleri öncesi 4 Haziran 1977’de radyoda yaptığı bir konuşmada Alparslan Türkeş 
“Türkiye’yi... kısa zamanda dünyanın en ileri milleti hâline getirmenin mücadelesini vermekte 
olan MHP, 100 milyona ulaşacak nüfusla zengin ve dış Türkleri kollayacak güçlü bir Türkiye’yi 
hedef olarak göstermekteydi. MHP uluslar arası anlaşmalara sadık olduğunu söylemesine karşın 
“Ortak Pazar” köleliğine gerek ekonomik, gerek siyasî nedenlerden dolayı, kesinlikle karşı çıktığını 
açıkça belirtmişti. Türkçü milliyetçi niteliğin bir başka sonucu Türk törelerinin, geleneklerinin 
korunmasına verilen önemde kendini gösterir. “
Din konusuyla ilgili olarak MHP şu görüşleri ileri sürmektedir. “Biz vicdanların hür olacağı din 
ve mezhep çatışmalarının bahis konusu edilmeden millî bütünlüğü sağlayacak gerçek lâikliği 
savunuyoruz. Devletimiz Anayasamıza göre lâiktir. Milliyetçi Hareket din ve vicdan hürriyetinin 
baskıdan azade olmasını dinin devlete, devletin de dine müdahale etmemesini savunur. Lâikliğin 
anlamı budur, hür ve medenî ülkelerde de tatbiki böyledir. Din ve vicdan hürriyetini savunan MHP; 
lâikliği din düşmanlığı olarak görmemekle herhangi bir amaçla dinsel duyguların sömürülmesine 
karşı çıkmaktadır.
MHP programında ilân ettiği temel hedeflere ulaşmada temel görüş ve kabullerine uygun olarak 
insanımızın eğitimini, hayata hazırlanmasını ve toplum içinde yerini almasını öncelikle ele almakta 
ve bunu millî varlığımızın devamı ve yücelmesinin teminatı olarak görmektedir.
MHP’nin eğitim politikası iki amaca yönelmektedir:
A- Eğitimin millileşmesi
B- Eğitimin modernleşmesi
Eğitimin millileşmesi demek eğitimin millî kültür ve gelenekleri genç nesillere benimsetmesi 
demektir. Bu gayeyi gerçekleştirmek başta dil, din, sanat, ahlâk olmak üzere bir milletin kültürel 

geleneklerini genç nesillere taşımasını sağlayabilmekle mümkün olur.
Eğitim sadece millî kültür değerlerini genç nesillere benimsetmekle kalmamalı, aynı zamanda 
da gençlerin çağdaş medeniyetin (Endüstri ve tekniğin) talep ettiği bilgi ve maharetlerle 
donatmalıdır.
Eğitimde fırsat eşitliğini benimseyen MHP, ilköğretimin mecburî 8 yıl olmasını yürekten 
desteklemiş, yabancı dil öğrenimini kolaylaştıran tedbirlerin alınması gereğini savunmuş.“yabancı 
dile, yabancı bir dil öğrenmeye karşı olmamıştır.
MHP’nin Nüfus Politikası da hayli ilgi çekici hususlar veya görüşler ihtiva eder; Çeşitli 
neşriyatlarında nüfus kontrolüne emperyalizmin bir oyunu olarak bakmıştır. Ülkemizin, yüz 
hatta iki yüz milyon insanı besleyebileceğini savunmuştur. Milletler arası politikada bir devletin 
kuvvetini gösteren üç unsurun ülke büyüklüğü, ekonomik kalkınma ve nüfus çokluğu olduğunu 
belirten parti, ülkemizin yeteri büyüklükte olması dolayısıyla nüfusunun artışıyla, Türkiye’nin 
dünya politikasında önemli bir yer işgal edeceğine inanır. Ayrıca çoğalan nüfusla iktisadî politika iyi 
değerlendirildiği takdirde kalkınma hızımızın artacağını iddia eder. Aile plânlaması çalışmalarında 
gerekli düzenlemeler yapmayı hedef edinen MHP, kürtaj ve insan vücuduna zarar verecek her türlü 
olumsuz uygulamaların da karşısındadır.
MHP kuracağı devlette tehlikeye uğrayan herkese ne olursa olsun insan haysiyetine yaraşır, asgarî 
gelir garantisi ve azamî sağlık garantisi tanıyacağını belirtir. Bunlar “millî sosyal sigorta” ve “millî 
sağlık hizmeti teşkilâtları”nın kurulması ile gerçekleştirilecektir.
MHP’nin fikir sisteminde ağırlıklı bir yere sahip olan “güçlü iktidar” ve “millî devlet” kavramları 
taraflı ve kasıtlı çevreler tarafından anlamsız bir şekilde faşizm ile mukayese edilmiştir. Bu 
değerlendirmelerde faşizmdeki anahtar kavramın başlı başına devlet olgusu olduğu göz ardı 
edilmektedir. Faşizme göre; insanların hakları devletin onlara verdiklerinden ibarettir. Vatandaşların 
canı da malı da devletindir. Faşizmde vatandaş devlet yararına çalışır. Devlet milletin ve onun 
hayatının tümünü yönetir. Tek bir parti idareyi ele geçirir. Bu parti askerî disipline tâbidir. Devlet 
bir şefin elindedir. MHP fikriyatında ise devlet millet için vardır ve devleti yaratan millet gerçeğidir, 
millî birlik bilincidir. Parti programında bu konuyu doğrulayan şu görüşlere yer verilir:
Milletimiz için “millet” ve “devlet” kararları ayrılmaz bir bütünün iki aslî unsurudur. “Millet” 
olarak var olabilmek temel hedeftir Bunun yegâne vasıtası ise kudretli bir devlettir.
MHP, devralınan tarihî mirasına bağlı olarak devlet varlığının tartışılamayacağını kabul ve ilân eder. 
Devletin, milletin duygu, düşünce ve temayüllerini temsil etmesine, maddî ve manevî değerlerini 
iç ve dış tehditlere karşı korumasına, milletimizi millî ülküler etrafında birleştirmesine kesinlikle 
inanır ve devleti, milletin hizmetinde görür. Devleti yönetenlerin kendilerini milletimizden üstün 
ve milletimizi güdülen sürü olarak görmelerini de açıkça reddeder. Sadece bu cümle bile faşizmin 
diktatörlük vasfına karşı oluşun bir ifadesidir.
MHP “devlet-millet” zıtlaşmasını değil “devlet-millet” bütünleşmesini savunur. Milletimizin ve 
vatanımızın bölünmez bütünlüğünün korunmasını; hürriyet, barış, kardeşlik ve refahın sağlanmasını, 
yalnızca milletin hizmetkârı kudretli ve fakat adil, her türlü anarşiyi terörle değil, insanî ve millî 
politikalarla ortadan kaldıran, insan haklarına kesin saygılı, millî demokratik hukuk devleti ile 
sağlanabileceğine inanır.
MHP’nin toplumu altı sosyal dilime ayırması ve iktidarın bu altı meslek grubunu kendi 
görüşleri doğrultusunda “korparasyonlar” biçiminde örgütleyerek ülkeyi yönetmeyi amaçlaması, 
toplumu aynı anda hem parçalama hem de birleştirme işlevini üstlendiğinin gözlenmesi faşizme 
benzetilmesine sebebiyet verebilmektedir.
MHP’nin toplumu altı sosyal dilime ayırırken bunu sınıfsal bir yaklaşımla gerçekleştirmemiştir. 
Burada amaç toplumda var olan her meslek grubunun parlâmentoda temsilini sağlamaktır. Sadece 
belli bir grubun (işçi, sermeyadar vs.) sözcülüğünü yapmayıp tüm toplumun çıkarlarını korumayı 

görev bilmiştir
Faşizmin en önemli vasıflarından biri kadın aleyhtarı bir rejim olmasıdır. Kadınlara karşı büyük 
bir güvensizlik gösterir ve kadınları hor görür. Oysa MHP programını incelediğimizde böyle bir 
niteliğe kesinlikle rastlanamamaktadır. MHP, ”Kadını ve haklarını savunmak ve kadını erkeği ile 
beraber saygı gören bir varlık olarak korumak gerektiğine” inanmaktadır.
MHP hem faşizmi hem de nasyonal sosyalizmi reddeder. Tek partici, ırkçı, antidemokratik ve 
kapitalist olmaları bu rejimleri demokratik milliyetçilikten ayırır. Çünkü demokratik milliyetçilik, 
hür seçimlere, çok partili sisteme, demokrasiye, millî iradeye ve Türk milletine has bir toplumculuğa 
inanır.
MHP, ırkçı ve Turancı bir görüşe sahip olduğu gerekçesiyle eleştirilmiştir. Eleştiriler karşısında 
verilen cevap ise şöyledir: Türk milliyetçiliği fikri bir kültür hareketi olduğu için ırkçılığı, halka 
dayandığı, halkın millî ve manevî değerlerinden kaynaklandığı için her türlü otoriter rejimleri 
reddeder.
Erdoğan Teziç, “Batı taklitçiliğine ya da yabancıların hazırladığı reçetelere karşı çıkarken millî 
bünyemize uymayan parlâmenter sistem yerine başkanlık sistemi önerdiğini, bu sistemin ilk kez 
kapitalist bir ülke olan ABD’de ortaya çıktığını ve ancak bu ülkede uygulanabildiğini” iddia 
ederek MHP’nin “başkanlık sistemi” konusundaki görüşlerini eleştirmektedir. Teziç’in yanlı bir 
şekilde yaptığı anlaşılan bu tenkidinden, Türk tarihini lisans seviyesinde dahi idrak edemediği 
anlaşılmaktadır. “Başkan” kelimesi ve kavramı Türkler tarafından 11. yüzyıldan itibaren bilinmekte 
ve kullanılmaktaydı. Türk tarihinde bugünkü modern manada bir “başkanlık sistemi”nden 
bahsetmek mümkün olmamakla birlikte, “hakan, sultan, padişah, başkan” gibi adı her ne olursa 
olsun devletin başında bulunan şahıs hiçbir dönemde sorumsuz olmamıştır. Kurultay, Kengeç 
Meclisi, Töre gibi çoğulcu sistemi hatırlatan müesseseler ile padişah iradesi hemen hemen her 
dönemde sınırlanmıştır. Ayrıca Türklerde başa geçen hakan veya sultan daima milletine hizmet 
etmek için vardır. Bu davranış biçimi Türk devlet anlayışında daima mevcut olmuş ve bir gelenek 
olarak yerleşmiştir. 
Sonuç olarak tüm görüş ve eleştiriler ne şekilde olursa olsun Milliyetçi Hareket Partisi prensipleri 
ve ideolojisi ile bir realitedir.
MHP özellikle gençlik kesiminde yaygın bir biçimde örgütlenmiştir. Partinin yandaş örgütü olan 
“Ülkü Ocakları” en önemli teşkilâtıdır.1965’ten sonra partinin gençlik kolları “Ülkü Ocakları 
Derneği” adı altında teşkilâtlanmaya başladı. 1978 yılında Ankara Valiliği, Ülkü Ocakları hakkında 
suç duyurusunda bulununca dernek feshedilip yerine Ülkücü Gençlik Dernekleri kuruldu. Bu 
dernek, 1980 yılında faaliyetlerini durdurmuştur.
MHP, gençlikten başka çeşitli toplumsal kesimleri kapsayan bir dizi ülkücü kuruluş oluşturmuştu. 
Milliyetçi İşçi Sendikaları, Ülkücü Polisler Derneği, Ülkücü Kamu Görevlileri Güçbirliği Derneği, 
Ülkücü Öğretmenler Birliği Derneği, Ülkücü Esnaf ve Sanatkârlar Derneği, Ülkücü Köylüler 
Derneği gibi.
Partinin resmî organı Hergün gazetesi ve onu destekleyen diğer gazeteler ise Ortadoğu, Bayrak ve 
Millet’tir. MHP’yi destekleyen dergiler ise şunlardır: Töre, Devlet, Bozkurt, Ocak, Genç Arkadaş, 

Ülkü Tek, Yiğit Köylüm, Millî Hareket, Türkiye ve Dünya vb

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder