Ülkemizi en kısa zamanda ve en kısa yoldan bir bilgi toplumu hâline getirerek en yeni teknolojileri
araştıran, bulan, elde eden bir toplum olarak dünyanın en gelişmiş ülkelerinin yanında şerefli
yerini almasını sağlayacak sanayileşmeyi, teknolojik kalkınmayı başarmak ve hiçbir zaman lâyık
bulmadığımız “gelişmekte olan ülkeler” sınıfından kurtularak “gelişmiş, kalkınmış, endüstri ötesi
toplum” gibi sınıflara bir an önce erişmesini temin gayesiyle ifade olunur.
MHP’ye göre “Devlet bölünmez bir bütün olan milletin teşkilâtlanmış hâlidir”. Bu teşkilâtlanmayı
en iyi biçimde gerçekleştirecek olan da “millî devlet”tir. Millî devlet ise şu şekilde ifade
edilmektedir.
Birinci anlamda millî devlet, devletin tek ve aynı milletten kurulduğunu ifade eder. Millî devlet
fikri ile milliyetçilik hukukî bir anlam kazanır. TC millî bir devlettir. Bir milletin kendi bağımsız
devletini kurmasına, ona kendi adını, ülküsünü ve özelliklerini vermesine millî devlet adı verilir.
Millî devlet emperyalizme karşı olup, devletlerin eşitliği ilkesine inanır. Millî devletin görevi adını
taşıdığı milletin varlığını devam ettirmek, onu korumak ve yüceltmektir. Millî devlet, ülke ve
milleti bölmek isteyen her davranışı yok etmek zorundadır.
İkinci anlamda millî devlet; devletin kendisini meydana getiren milletin bütün fertlerini ve sosyal
dilimlerini kucaklamak, onlara eşit bir şekilde hizmet etmektir. Bu anlamda millî devlet, bir hizmet
ve refah devletidir.
Millî devlette, devleti yöneten, iktidara sahip olan milletin bütünüdür. Milletin üstünde hiçbir fert,
zümre veya sınıf, devleti yönetemez.
MHP’nin 1977 seçim beyannamesinde millî devletten şöyle söz edilmektedir. “Ancak güçlü,
dinamik, etkili bir devlettir ki, hızlı ve gerçekçi bir kalkınmayı gerçekleştirebilir. Bizim anlayışımızda
iktisadî ve manevî kalkınmanın öncüsü, motoru ve mimarı, millî devlettir”.
Partinin çeşitli yayınlarında sınıf sözcüğü kullanılmamaya özen gösterilerek toplumun altı sosyal
sınıfa ayrıldığı belirtilir. İşçi, köylü, esnaf, memur, işveren ve serbest meslek sahiplerini kapsayan
bu dilimlerden her birine devlet eşit bir şekilde muamele etmelidir. Ayrıca Meclis de bu altı sosyal
sınıfın temsilcilerinden oluşacaktır.
Irkçılığı reddeden MHP “millî” ya da “siyasî demokrasi” diye tanımladığı bir sistemi benimsemiştir.
Siyasî demokrasi, siyasî hürriyetler rejimidir. Siyasî demokrasi milletin bütün fertlerinin siyasî
kararların alınmasına, siyasî organlara (parlâmento, belediye, vs.) seçme ve seçilme şeklinde
katılır. Parlâmento siyasî temsil organı olduğundan, gerçek siyasî demokrasiden bahsedebilmemiz
için parlâmentoda milleti meydana getiren bütün sosyal dilimlerin temsil edilmesi gerekir.
MHP, tek bir Meclisin üzerinde güçlü yetkilerle donatılmış bir başkanın bulunduğu bir başkanlık
sistemi önermekteydi. “Çağımız kuvvetli, adil ve hızlı icra çağıdır. Bunun için icra gücünün tek
elde toplanması gerekir. İcra, Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık olarak ikiye bölünemez. Türk tarih
felsefesi ve töresinde icra organı hiçbir zaman bölünmemiş tek bir başkan tarafından yürütülmüştür.
Başkan genel oy esasına göre millet tarafından seçilecek, böylece bizzat millete dayanan daha
kuvvetli ve daha demokratik bir sistem meydana gelecektir.
Siyasî demokrasiyi tamamlayan “iktisadî demokrasidir”. Türkeş “iktisadî demokrasiyi” bir milletin
iktisadî meselelerde serbestçe oy sahibi olabilmesi, memleketin iktisadî kararlarına eşit bir şekilde
katılabilmesi” biçiminde tanımlamıştır.
“Millî sektör”ün kurulmasını ve devletin ekonomik alana müdahalesini zorunlu görmesine karşın
“zamanla özel sektörün ağırlık kazandığı bir karma ekonomi”yi savunmuştur. Millî sektörle
kastedilen şey; altı sosyal dilimin üretim araçlarına, fabrikalara sahip olmasıyla ortaya çıkacak
“devlet sektörü” ve “özel sektör”den başka bir üçüncü sektördür.
Sendika kurma özgürlüğüne karşı çıkan MHP’nin sendika kurma konusundaki görüşünü Türkeş,
“Her iş kolunda tek ve mecburi üyeliğe dayanan sendikacılığın kurulmasını öne sürdük” diye
özetlemiştir.
Milliyetçi Hareket, her türlü sömürü düzenine karşıdır. Sermayenin emeği sömürmediği sermaye
ve emeği millî menfaatler içinde dengeleyen bir düzen taraftarıdır. Emek ve sermaye birbirini
yok eden, birbiriyle mücadele eden iki düşman unsur değil, birbirini tamamlayan iki kardeş unsur
olarak ele alınmaktadır. Millî kalkınmanın ekonomik, gelişmenin hızla dengeli ve adil bir şekilde
gerçekleşebilmesi ancak emek sermaye bütünleşmesiyle mümkün olabilecektir. MHP yabancı
sermayeye karşı olmakla birlikte kalkınmanın tasarruf ve yaptırım unsurlarını karşılamak üzere bir
işçi tasarruf ve yatırım sandığının kurulmasını öngörmektedir.
Sosyal ve iktisadî alanda dikkati çeken bir diğer yaklaşım da “Tarım Kentleri” politikasıdır.
Tarım kentleri birden çok küçük yerleşim birimlerinin (Köy, mezra gibi) bulunduğu bölgelerde
coğrafi ve iktisadî şartlara göre belirlenecek ve en azından temel kamu hizmetlerinin (idarî, sağlık,
eğitim vs.) düzenli ve yeterli olarak götürülebileceği merkezler oluşturmak fikrine dayanmaktadır.
Taşrada refahı ve gelişmeyi sağlamanın bir yolu olarak düşünülen “Tarım Kentleri Projesi”nin
şehir hayatını doğrudan etkileyecek bir tarafı da bulunmaktadır. Projenin uygulanmasının tabiî
sonucu olarak hızlı ve düzensiz şehirleşme sorununun çözümü kolaylaşacaktır. Çünkü taşrada
tarım kentlerinin gelişmesi şehre göç ihtiyacını azaltacaktır. Bu konu 1970’lerin CHP yönetimince
“Köy Kent” 1990’larda DYP-CHP koalisyon hükûmetince “Merkez Köyler” adı altında tekrar
gündeme getirildiği görülmektedir.
Köylerin kalkınması için devletin yardımı yanında kurulacak olan Köy Yatırım ve Tasarruf
Sendikalarının büyük yararlar sağlayacağı düşünülmüş, diğer taraftan köylerin ekonomik
kalkınmasında vasıta olabilecek ikinci bir yol olarak toprak reformunun tatbiki ve kooperatiflerin
hayata geçirilmesi vurgulanmıştır. Toprak reformu ile parçalanmış tarım topraklarının birleştirilmesi
sağlanacak, ayrıca toprağı az veya hiç olmayan köylülere toprak verilecektir. Kurulacak Köy Tarım
Kooperatifleri ile tarım işletmeciliğinde gerekli olan teknik araçlar ve krediler dağıtılacaktır. Bu
kooperatifler pazarlama görevini de yürüteceklerdir.
MHP görüldüğü gibi köy ve köylüye büyük önem vermektedir. Nüfusumuzun büyük bir çoğunluğunu
oluşturan köylerimizin kalkınması için geliştirmiş olduğu politikalar oldukça isabetlidir.
1977 seçimleri öncesi 4 Haziran 1977’de radyoda yaptığı bir konuşmada Alparslan Türkeş
“Türkiye’yi... kısa zamanda dünyanın en ileri milleti hâline getirmenin mücadelesini vermekte
olan MHP, 100 milyona ulaşacak nüfusla zengin ve dış Türkleri kollayacak güçlü bir Türkiye’yi
hedef olarak göstermekteydi. MHP uluslar arası anlaşmalara sadık olduğunu söylemesine karşın
“Ortak Pazar” köleliğine gerek ekonomik, gerek siyasî nedenlerden dolayı, kesinlikle karşı çıktığını
açıkça belirtmişti. Türkçü milliyetçi niteliğin bir başka sonucu Türk törelerinin, geleneklerinin
korunmasına verilen önemde kendini gösterir. “
Din konusuyla ilgili olarak MHP şu görüşleri ileri sürmektedir. “Biz vicdanların hür olacağı din
ve mezhep çatışmalarının bahis konusu edilmeden millî bütünlüğü sağlayacak gerçek lâikliği
savunuyoruz. Devletimiz Anayasamıza göre lâiktir. Milliyetçi Hareket din ve vicdan hürriyetinin
baskıdan azade olmasını dinin devlete, devletin de dine müdahale etmemesini savunur. Lâikliğin
anlamı budur, hür ve medenî ülkelerde de tatbiki böyledir. Din ve vicdan hürriyetini savunan MHP;
lâikliği din düşmanlığı olarak görmemekle herhangi bir amaçla dinsel duyguların sömürülmesine
karşı çıkmaktadır.
MHP programında ilân ettiği temel hedeflere ulaşmada temel görüş ve kabullerine uygun olarak
insanımızın eğitimini, hayata hazırlanmasını ve toplum içinde yerini almasını öncelikle ele almakta
ve bunu millî varlığımızın devamı ve yücelmesinin teminatı olarak görmektedir.
MHP’nin eğitim politikası iki amaca yönelmektedir:
A- Eğitimin millileşmesi
B- Eğitimin modernleşmesi
Eğitimin millileşmesi demek eğitimin millî kültür ve gelenekleri genç nesillere benimsetmesi
demektir. Bu gayeyi gerçekleştirmek başta dil, din, sanat, ahlâk olmak üzere bir milletin kültürel
geleneklerini genç nesillere taşımasını sağlayabilmekle mümkün olur.
Eğitim sadece millî kültür değerlerini genç nesillere benimsetmekle kalmamalı, aynı zamanda
da gençlerin çağdaş medeniyetin (Endüstri ve tekniğin) talep ettiği bilgi ve maharetlerle
donatmalıdır.
Eğitimde fırsat eşitliğini benimseyen MHP, ilköğretimin mecburî 8 yıl olmasını yürekten
desteklemiş, yabancı dil öğrenimini kolaylaştıran tedbirlerin alınması gereğini savunmuş.“yabancı
dile, yabancı bir dil öğrenmeye karşı olmamıştır.
MHP’nin Nüfus Politikası da hayli ilgi çekici hususlar veya görüşler ihtiva eder; Çeşitli
neşriyatlarında nüfus kontrolüne emperyalizmin bir oyunu olarak bakmıştır. Ülkemizin, yüz
hatta iki yüz milyon insanı besleyebileceğini savunmuştur. Milletler arası politikada bir devletin
kuvvetini gösteren üç unsurun ülke büyüklüğü, ekonomik kalkınma ve nüfus çokluğu olduğunu
belirten parti, ülkemizin yeteri büyüklükte olması dolayısıyla nüfusunun artışıyla, Türkiye’nin
dünya politikasında önemli bir yer işgal edeceğine inanır. Ayrıca çoğalan nüfusla iktisadî politika iyi
değerlendirildiği takdirde kalkınma hızımızın artacağını iddia eder. Aile plânlaması çalışmalarında
gerekli düzenlemeler yapmayı hedef edinen MHP, kürtaj ve insan vücuduna zarar verecek her türlü
olumsuz uygulamaların da karşısındadır.
MHP kuracağı devlette tehlikeye uğrayan herkese ne olursa olsun insan haysiyetine yaraşır, asgarî
gelir garantisi ve azamî sağlık garantisi tanıyacağını belirtir. Bunlar “millî sosyal sigorta” ve “millî
sağlık hizmeti teşkilâtları”nın kurulması ile gerçekleştirilecektir.
MHP’nin fikir sisteminde ağırlıklı bir yere sahip olan “güçlü iktidar” ve “millî devlet” kavramları
taraflı ve kasıtlı çevreler tarafından anlamsız bir şekilde faşizm ile mukayese edilmiştir. Bu
değerlendirmelerde faşizmdeki anahtar kavramın başlı başına devlet olgusu olduğu göz ardı
edilmektedir. Faşizme göre; insanların hakları devletin onlara verdiklerinden ibarettir. Vatandaşların
canı da malı da devletindir. Faşizmde vatandaş devlet yararına çalışır. Devlet milletin ve onun
hayatının tümünü yönetir. Tek bir parti idareyi ele geçirir. Bu parti askerî disipline tâbidir. Devlet
bir şefin elindedir. MHP fikriyatında ise devlet millet için vardır ve devleti yaratan millet gerçeğidir,
millî birlik bilincidir. Parti programında bu konuyu doğrulayan şu görüşlere yer verilir:
Milletimiz için “millet” ve “devlet” kararları ayrılmaz bir bütünün iki aslî unsurudur. “Millet”
olarak var olabilmek temel hedeftir Bunun yegâne vasıtası ise kudretli bir devlettir.
MHP, devralınan tarihî mirasına bağlı olarak devlet varlığının tartışılamayacağını kabul ve ilân eder.
Devletin, milletin duygu, düşünce ve temayüllerini temsil etmesine, maddî ve manevî değerlerini
iç ve dış tehditlere karşı korumasına, milletimizi millî ülküler etrafında birleştirmesine kesinlikle
inanır ve devleti, milletin hizmetinde görür. Devleti yönetenlerin kendilerini milletimizden üstün
ve milletimizi güdülen sürü olarak görmelerini de açıkça reddeder. Sadece bu cümle bile faşizmin
diktatörlük vasfına karşı oluşun bir ifadesidir.
MHP “devlet-millet” zıtlaşmasını değil “devlet-millet” bütünleşmesini savunur. Milletimizin ve
vatanımızın bölünmez bütünlüğünün korunmasını; hürriyet, barış, kardeşlik ve refahın sağlanmasını,
yalnızca milletin hizmetkârı kudretli ve fakat adil, her türlü anarşiyi terörle değil, insanî ve millî
politikalarla ortadan kaldıran, insan haklarına kesin saygılı, millî demokratik hukuk devleti ile
sağlanabileceğine inanır.
MHP’nin toplumu altı sosyal dilime ayırması ve iktidarın bu altı meslek grubunu kendi
görüşleri doğrultusunda “korparasyonlar” biçiminde örgütleyerek ülkeyi yönetmeyi amaçlaması,
toplumu aynı anda hem parçalama hem de birleştirme işlevini üstlendiğinin gözlenmesi faşizme
benzetilmesine sebebiyet verebilmektedir.
MHP’nin toplumu altı sosyal dilime ayırırken bunu sınıfsal bir yaklaşımla gerçekleştirmemiştir.
Burada amaç toplumda var olan her meslek grubunun parlâmentoda temsilini sağlamaktır. Sadece
belli bir grubun (işçi, sermeyadar vs.) sözcülüğünü yapmayıp tüm toplumun çıkarlarını korumayı
görev bilmiştir
Faşizmin en önemli vasıflarından biri kadın aleyhtarı bir rejim olmasıdır. Kadınlara karşı büyük
bir güvensizlik gösterir ve kadınları hor görür. Oysa MHP programını incelediğimizde böyle bir
niteliğe kesinlikle rastlanamamaktadır. MHP, ”Kadını ve haklarını savunmak ve kadını erkeği ile
beraber saygı gören bir varlık olarak korumak gerektiğine” inanmaktadır.
MHP hem faşizmi hem de nasyonal sosyalizmi reddeder. Tek partici, ırkçı, antidemokratik ve
kapitalist olmaları bu rejimleri demokratik milliyetçilikten ayırır. Çünkü demokratik milliyetçilik,
hür seçimlere, çok partili sisteme, demokrasiye, millî iradeye ve Türk milletine has bir toplumculuğa
inanır.
MHP, ırkçı ve Turancı bir görüşe sahip olduğu gerekçesiyle eleştirilmiştir. Eleştiriler karşısında
verilen cevap ise şöyledir: Türk milliyetçiliği fikri bir kültür hareketi olduğu için ırkçılığı, halka
dayandığı, halkın millî ve manevî değerlerinden kaynaklandığı için her türlü otoriter rejimleri
reddeder.
Erdoğan Teziç, “Batı taklitçiliğine ya da yabancıların hazırladığı reçetelere karşı çıkarken millî
bünyemize uymayan parlâmenter sistem yerine başkanlık sistemi önerdiğini, bu sistemin ilk kez
kapitalist bir ülke olan ABD’de ortaya çıktığını ve ancak bu ülkede uygulanabildiğini” iddia
ederek MHP’nin “başkanlık sistemi” konusundaki görüşlerini eleştirmektedir. Teziç’in yanlı bir
şekilde yaptığı anlaşılan bu tenkidinden, Türk tarihini lisans seviyesinde dahi idrak edemediği
anlaşılmaktadır. “Başkan” kelimesi ve kavramı Türkler tarafından 11. yüzyıldan itibaren bilinmekte
ve kullanılmaktaydı. Türk tarihinde bugünkü modern manada bir “başkanlık sistemi”nden
bahsetmek mümkün olmamakla birlikte, “hakan, sultan, padişah, başkan” gibi adı her ne olursa
olsun devletin başında bulunan şahıs hiçbir dönemde sorumsuz olmamıştır. Kurultay, Kengeç
Meclisi, Töre gibi çoğulcu sistemi hatırlatan müesseseler ile padişah iradesi hemen hemen her
dönemde sınırlanmıştır. Ayrıca Türklerde başa geçen hakan veya sultan daima milletine hizmet
etmek için vardır. Bu davranış biçimi Türk devlet anlayışında daima mevcut olmuş ve bir gelenek
olarak yerleşmiştir.
Sonuç olarak tüm görüş ve eleştiriler ne şekilde olursa olsun Milliyetçi Hareket Partisi prensipleri
ve ideolojisi ile bir realitedir.
MHP özellikle gençlik kesiminde yaygın bir biçimde örgütlenmiştir. Partinin yandaş örgütü olan
“Ülkü Ocakları” en önemli teşkilâtıdır.1965’ten sonra partinin gençlik kolları “Ülkü Ocakları
Derneği” adı altında teşkilâtlanmaya başladı. 1978 yılında Ankara Valiliği, Ülkü Ocakları hakkında
suç duyurusunda bulununca dernek feshedilip yerine Ülkücü Gençlik Dernekleri kuruldu. Bu
dernek, 1980 yılında faaliyetlerini durdurmuştur.
MHP, gençlikten başka çeşitli toplumsal kesimleri kapsayan bir dizi ülkücü kuruluş oluşturmuştu.
Milliyetçi İşçi Sendikaları, Ülkücü Polisler Derneği, Ülkücü Kamu Görevlileri Güçbirliği Derneği,
Ülkücü Öğretmenler Birliği Derneği, Ülkücü Esnaf ve Sanatkârlar Derneği, Ülkücü Köylüler
Derneği gibi.
Partinin resmî organı Hergün gazetesi ve onu destekleyen diğer gazeteler ise Ortadoğu, Bayrak ve
Millet’tir. MHP’yi destekleyen dergiler ise şunlardır: Töre, Devlet, Bozkurt, Ocak, Genç Arkadaş,
Ülkü Tek, Yiğit Köylüm, Millî Hareket, Türkiye ve Dünya vb
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder